ÖZ: Soda (Trona) sahası, Ankara`nın Beypazarı ilçesine bağlı Başören, Bagozü. (Zaviye) ve Çakıloba köyleri arasında yaklaşık 9 knrT`lik bir yayılıra alanına sahiptir. Çalışmanın, amacı, sahanın işletme aşamasında gelişebilecek hidrojeolojik olayların araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesidir. Sodanın oluştuğu Hırka Formasyonu `üzerinde uyumlu olarak gelen Karadoruk ve Çakıloba Formasyonları akiferleri oluşturur. Bu seviyeler yapısal süreksizliklerle, sınırlı bölgelerde basınçlı, akifer özelliği gösterirler. Soda yayılıra sahası hidrojeolojik açıdan Elmabeli ve Arıseki sektörü olarak iki bölüme ayrılmıştır. Anılan sahada 1984-1986 ve 2000-2001 yıllarında hidrojeolojik etütler yapılmıştır.. Yapılan çalışmaların sonuçlarına göre yeraltısuyu akım yöne Elmabeli sektöründe K 25 kaynağına doğru olup ortalama yeraltısuyu akım hızı 10- 15 m/gün dür. Arıseki sektöründe ise yeraltısuyu akım yönü Zaviye fay zonuna doğru olup ortalama akım hızı 8-15 m/gün dür. Farklı 19 lokasyondan kurak ve yağışlı dönemlerde alınan. 34 adet izotop numesinin değerlendirilmesi sonucu suların sığ dolaşımdan gelen ve aynı kökenli sular olduğu anlaşılmıştır. Salamura içeren sular ise derin dolaşimh solardır.
ÖZ: Türkiye,, birincil enerji, kaynaklarının bilinen rezervleri ve üretimleri ile ihtiyacının ancak %31`ini karşılayabilmekte, kalan %69*luk açığını petrol» doğal gaz ve taşkömürü ithal ederek kapatmaktadır. Yapılan projeksiyonlara göre tüketimin, kendi kaynaklarımızla, karşılanma oramı 2020 yılında %25 seviyesine inecektir. En. önemli iki enerji kaynağımız hidroelektrik enerji ve linyittir. Hidroelektrik enerjide toplam ekonomik potansiyelimiz 1.26 milyar kWh, teknik potansiyelimiz ise 216 milyar kWh olup, bugüne kadar ekonomik potansiyelin %35`ine, teknik potansiyelin ise %20`sine karşılık gelen ve ortalama üretim, potansiyeli 44 milyar kWh olan 12250 MW`lik bölümü işletmeye alınabilmiştir,, Geçtiğimiz 50 yılda Türkiye, hidroelektrik potansiyelinin önemli bölümünü değerlendırebilseydi bugün ihtiyacı olan elektrik enerjisinin neredeyse tamamını (130 milyar kWh) bu kaynaktan sağlayabilir ve bunun için doğalgaz, petrol ve taşkömürü ithal etmek zorunda kalmazdı. Toplam linyit rezervimiz 8,3 milyar tondur. Bu rezervin %69*unun kalorifik gücü 2000 kCal/kg`dan azdır., Dolay ısıyla bu kaynağın büyük bir bölümü ancak termik santrallarda yakıt olarak kullanmaya elverişlidir. Yıllık üretim 50-60 milyon ton kadar olup,, üretilen linyitin %85`i, toplam, kurulu gücü 6500 MW olan termik santrallarda kullanılmaktadır. Bu santrallardaki 2001 yılı elektrik, üretimi 34 milyar kWh. seviyesindedir. Halbuki, elektrik üretimine uygun toplam linyit potansiyelimizin. 105 milyar kWh`a karşılık geldiği hesaplanmıştır. Dolayısıyla linyitte de bugüne kadar toplanı potansiyelin ancak %32`si işletmeye alınabilmiştir. Türkiye`nin önemli tek taşkömürü, yatağı Zonguldak``1 tadır., Toplam rezerv 1,1 milyar tondur.. Sahanın jeolojik yapısının karmaşık olması üretimi olumsuz etkilemektedir. Rezerv önemli görünse de son yıllardaki üretim 2,3 milyon ton/yıl kadardır.. Üretim yeterli olmadığı için her yıl artan, miktarlarda, taşkömürü ithal edilmektedir. Taşkömürü rezervinin tamamının elektrik üretiminde değerlendirilmesi halinde 1.6 milyar kWh`lik bir üretim sağlanabilecektir, Günümüzde ise taşkömüründen yapılan üretim 4 milyar kWh (480 MW)"tir. Buraya, kadar anlatılan üç enerji kaynağının toplam elektrik üretim potansiyeli (126+105+16), 247 milyar kWh*a eşdeğerdir. Bu rakam bugünkü, elektrik tüketimimizin neredeyse iki katına eşittir Ancak bunun yalnızca 82 milyar kWh lik bölümü işletmededir. Diğer birincil kaynaklardan olan petrol ve doğal gaz yatakları GD Anadolu ve Trakya`da yoğunlaşmış olup,, yapılan üretim,» tüketimi karşılamaktan çok uzaktır. Her yıl daha fazla miktarda petrol ve doğalgaz ithalatı söz konusudur. 2002 yılında 2,4 milyon ton ham petrol üre-tihniş, 29,6 milyon ton tüketilmiştir. 407 milyon m3 doğalgaz üretimine karşılık 17,7 milyar m3 tüketilmiştir., GD Anadolu`daki 2 asfaltit sahasında yapılan az miktardaki üretim yerel, olarak ısınmada kullanılmaktadır. Hidrolik enerji dışında, diğer yenilenebilir kaynaklardan olan jeotermal, rüzgar ve güneş enerjisi Türkiye için önem taşıyan kaynaklar olmasına rağmen, günümüzde bunların tamamının toplam birincil enerji üretimimiz içindeki payı sadece %4 seviyesindedir, Varlığı bilinen, fakat, üretimi olmayan enerji kaynaklarımız uranyum, toryum ve bütürnlü şistlerdir. Uranyum yatakları Batı Anadolu`da yer almakta, olup, tenörleri düşüktür. Tek toryum: yatağı Eskişehir-Beylikahır`dadır. `Kaynağın teknolojik sorunları vardır. Yine- Batı Anadolu`da, `yer alan bitümlü şist kaynaklarının, da. kalorilik güçleri düşük olup, ayrıca üretim, güçlükleri bulunmaktadır. Türkiye, diğer madenler için olduğu gibi, enerji kaynakları bakımından da henüz, tam anlamıyla aranmış değildir. Bu güne kadar yapılan kömür aramalarında "mostra madenciliği"` nin ötesine fazla geçilememiş olmasından dolayı "Örtülü alanlar" daki potansiyelin ne olduğu, bilinmemektedir. Kömür sedimanter havza ürünü bir1 kaynak olması nedeniyle, aranmasında söz konusu havzanın tamamının, bir bütün olarak ele alınması ve havza olarak incelenmesi zorunludur.. Ancak maden kan.un.lao,, yürürlükteki 3213 sayılı kanun dahil, arama alanlarını, havza kavramı ile taban tabana zıt olan ruhsat alanları ile sınırlamaktadır,. Uranyum, ve toryum aramaları 15 yılı aşkın bir süredir durmuş, ilgili ekip dağılmıştır. `Petrol ve doğalgaz aramalarına yönelik yeterli miktarda sondaj yapılamamıştır, Diğer enerji kaynaklan için de beozer bir durum sözkonusudur. Yapılması .gereken, başta., petrol ve hidroelektrik, enerji dışında kalan tüm enerji kaynaklarının aranmasından sorumlu kuruluş olan MTA`nın genç elemanlarla ve uygun ekipmanla desteklenmesi, bu elemanların en kısa sürede, yukarıda belirtilen havza, bazındaki arama, çalışmalarını yapabilecek şekilde eğitilmesi ve Maden Kanunu*nda gerekli düzenleme yapılarak, ruhsat sınırlamalarından bağımsız yeni bir arama hamlesinin başlatılmasıdır. Bu. yapıldığı takdirde^ yeni kaynakların, yeni rezervlerin bulunması beklenebilir.,
ÖZ: Ecemiş Fay koridoru, geçtiği Pozantı - Çamardı çukuru boyunca milyarlarca, metreküplük büyük ölçekli kaymalar içermektedir., Jeoteknik sorunların ana nedeni, olan susüreksizlik- kil (SSK) üçlüsü bu kaymaların oluşumda ana etkendir,. Ancak SSK üçlüsünün yarattığı duraysız zemin, yadsımlamayacak ölçüde yüksek verimli tarım alanlarını oluşturmaktadır. DSİ tarafından projelendirilen Kamışlı barajı, Ecemiş koridorunun güney kesimlerinde yer almaktadır,. Bu barajım yapılmasıyla, göl alanı yamaçlarında geniş yayılımı olan duraysız kütleler baraj göl alanı içerisine kayacak ve barajın ekonomik ömrünü bitirecektir. DSİ`nin önerdiği sıradan baraj yönteminde doğal ve tarihi anıtları yok olacaktır.. Aynı zamanda, bu tip barajlar iklimi olumsuz yönde değiştirirler. Genel olarak, büyük göl alanına sahip barajlar kan tutmakta ve böylece yeraltına sızmayı azaltmaktadırlar. Ancak önerilen basınçlı boru sistemi maliyet-emniyet (durayhlık)-zaman-estetîk (çevre) (MEZE) açısından büyük üstünlükler içermektedir. Bu öneri sistem, çevreye zarar vermeden, daha az yatırımla daha yüksek enerji üretmektedir. Sıradan baraj yöntemlerine karşı, önerilen basınçlı boru sisteminin ana bileşenleri
S yan dereler üzerinde küçük ölçekli, baraj,,
^ Ecemiş çayı üzerinde akışdüzengeçler,
S çelik borular ve
S santrali ardır.