ÖZ : İstanbul Boğazı güneyi ve Haliç`te yapılan sondaj verileri,» bölgenin genç tektonik hareketlerin etken olduğu fasa bir dönemi kapsayan evrede önemli morfolojik değişimlere maruz kaldığını göstermektedir,.. Bu. değişim, sürecinde oluşan Holosen dönemi genç çökelleri ise Haliç ve İstanbul Boğazı`nda yaygınca yer almaktadır. Benzer litolojilerden oluşan bu çökeller birbirleriyle yanal ve düşey yönde gerektirirler. Ancak alttan üste doğru sakin ortamı temsil eden .Haliç: dip çökelleri Boğazda bilhassa üst seviyelere doğru yüksek, enerji! ortamı belirten birimlerden oluşmaktadırlar., Yörede, deniz dibindeki genç kırık hattan Karaköy ve Sarayburnu açıklarında olmak üzere iki önemli topografik düzensizliğe neden, olmuştur. Bunlardan, Karaköy açıklarındaki muhtemel bir fayın neden olduğu ani kot değişimi, Haliç çökelleriyle İstanbul Boğazı çökellerinin sınırını teşkil etmektedir. Bu fay ile ikinci topoğrafik düzensizliğe neden olan Sarayburnu yakınlarından geçen faylar kademeli olarak Haliç`i asılı bir vadi durumuna getirmiş ve Haliç`teki yer alan genç çökellerin İstanbul Boğazı güneyinde `daha derin kotlarda yer .almasına neden olmuştur.
ÖZ : Anadolu`da günümüzde kalay minerallerinin saptanmasına karşın, ekonomik kalay yataklarının varlığı henüz belirlenememiştir. Oysaki uygarlıklar ilkesi Anadolu`da kalayın günümüzden 5 bin yıl önce bir alaşım maddesi olarak kullanıldığı bilinmektedir. Milattan, önceki, dönemlerde Anadolu`da işletilmiş kalay yatağının var olduğu, ancak son. yıllarda, yapılan, jeo-arkeolojik araştırmalarla belirlenebilmiştir. Sözü edilen eski kalay işletmesi Celaller köyü (Niğde) yöresindedir. Buradaki kasiteritin Yarlığı 1986 yılında saptanmıştır. Kastterit, eski Yunan dili kökenli bir kelime olup `"kassiteros11 sözcüğünden türemiştir,. Günümüz Yunan dilinde kassiteros sözcüğü kalay anlamında hala. kullanılmaktadır. Anadolu`da kalayın, varlığıma saptanmasına yönelik araştırmalar 19,. yüzyılın ikinci yansından günümüze değin devam etmiş ve 124 yıllık bir zamanı kapsamıştır. Ülkemizde bulunan, yeri kesin olarak: saptanmış Celaller köyündeki kasiterit cevherleşmesi, burada yeni ekonomik kalay yataklarının bulunmasına, yönelik araştırmalar yapılmasını gerektirmektedir.
ÖZ : Orta Asya`da, yer alan ve bağımsızlıklarını yeni kazanmış Türk devletleri doğal kaynaklar açısından çok büyük , potansiyellere sahiptirler.
ÖZ: Çığ, bir yamaç üzerinde toplanan kar kütlesinin yeni yağan karla aşırı yüklendiğinde veya yamaç bağlantısının zayıfladığında, bazen biz su, toprak, taş ve ağaç parçalan, da içererek dağ yüzeyinden yamaç .aşağı kayması olayıdır. Dünyadaki dağların yaklaşık % 20`si karasal .arazi kütlelerinden oluşmaktadır. Bu dağlar yeteri derecede soğuk enlemlerde yeralan veya kaymanın devamına. uygun yeterli yüksekliğe ulaşan yerlerdir ve kalın kar tabakasının çığ olarak düşmesine olanak verirler. En basit deyimle çığ, sadece iki etkenden oluşur; bir kar tabakası ve onu harekete geçirecek ti.Herhangi bir kuvvet Doğa genelde her ikisine de sahiptir. Yüksek zirvelere ulaşan ve rüzgarı tutan dağlar kendi .hava akımı durumunu yaratana özelliğine sahiptirler. Bu. da kar ve kar kütleleri demektir.
ÖZ: Çalışma, sırasında Kuzey Anadolu. Fay Zonu içinde yer alan bazı. deprem, fayları ve .aktif faylar üzerinde değişik yöntem, kullanılarak alpha izi ölçümleri yapılmıştır,Bunlardan birincisi fay izini saptamaya yarayan "kısa süreli ölçüm yöntemi, diğeri, ise fay aktivitesini değerlendirmekte kullanılan `"uzun sureli ölçüm yöntemidir. Kısa süreli ölçümlerden alpha izi ölçümlerinin sadece aktif fayların izlenmesinde değil, aynı zamanda deprem faylarının izlenmesinde de yararlı olduğu» hatta bölgedeki aktif olmayan fayların da bir miktar radon gazı içerdiği sonucu elde edilmiştir, Uzun şifreli ölçümlerden ise gaz çıkışındaki mevsimsel değişiklikler izlenmeye çalışılmış,-bunun başlıca sıcaklığa bağlı olduğu anlaşılmıştır. Mekece yöresinde,, Kuzey Anadolu Fayı`nda her iki yöntemle de elde edilen, alpha, izi. yoğunluğu, normalin çok üzerindedir. Dahası,, uzun süreli ölçüm yöntemiyle bölgede elde edilen en yüksek "değer kış aylarına rastlamaktadır,.. Bu gerçekler fayın bu kesiminde aktivitenin çok yüksek olduğuna işaret eder...
ÖZ: Günümüzde, ülkemizin stratigraflk jeolojisinin ortaya konmasında, belirsizlikler ve tereddütler vardır. Bu durum, ülkemizin sistem ölçeğinde jeolojisi ortaya konduktan sonra, daha ayrıntılı stratigrafik jeolojisini gerçekleştirmek gereksiniminden kaynaklanmıştır. Bunu gerçekleştirmek için "kat" ölçeğine inmek gerekiyordu.Şimdiye değin ülkemizde "kat kavramının" yalnızca paleontolojik anlamı üzerinde durulmuştur; litolojik anlamı belirsiz kalmıştır.
öz: Türkiye Otoyol Projesi, ülkemizde bugüne kadar yapılan, projelerin, harcamalar açısından en büyüklerinden bindir. Büyüklüğüne orantılı olarak çok sayıda meslek kollarının katılımıyla ortaya konulmaktadır. Kuramsal yaklaşımlarla uygulama arasında organik bağ kurulmadıkça bilimsel olguların hayata geçmesi düşünülemez. Bu bağlamda yerli yabancı ve değişik meslek kollarından binlerce insanın içice çalıştığı bu projede yadsınılamayacak sayıda hatalar yapılırken sayısız deneyimler de kazanılmaktadır. Öğrenmenin temel kurallarından olan hatalardan ders almak, ve bilimsel gelişmenin ana dayanağı olan. eleştiri-özeleştiri ikilemini çekinmeden yaşamak ve yaşatmak kazandığımız beceri. ve deneyimleri daha iyi pekiştirmeyi sağlayacaktır, Sin.ama-yan.ima yapmadan- öğrenme olmayacağına .göre günahıyla sevabıyla» ülkemizin olan bu projeden kazanılanlar ve kaybedilenler yazılı ve sözlü (basın ve diğer yayın, yolları, sempozyum, kurultaylar, konferanslar vb.) olarak açıkça, tartışılmalıdır. Böylece alınan, deneyim, ve derslerden ilgili geniş kitlelerin haberdar edilmesi sağlanacaktır., Yazar bu .anlamda» özellikle jeoloji mesleği ve diğer mesleklerle olan. ilişkisi konularında, yaşadığı ve doğrudan tanık olduğu olayları bilimsel doğrularla sunmanın bir yurttaşlık görevi olduğuna, inanmakta ve bilimsel gelişmenin de bir gereği olarak görmektedir.
ÖZ: Kelkit (Gümüşhane) yakın yöresini kapsayan çalışma alanı Bontid tektonik, birliği içinde ve bu. birliğin Güney Zonu`nda yer alır. Kayastratigrafi kurallarına dayandırılan çalışmada formasyon mertebesinde yedi birim ayırtlanmıştır. inceleme alanının temelini Gümüşhane graniti oluşturur, ilk denizel kayaçları oluşturan Liyas yaşlı Zimonköy formasyon- tortul-volkanik karakterli olup yanal ve dikey fasiyes değişimleri.sunarlar. Dogger-Malm sürecinde tümüyle karbonatlı fasiyeste gelişen Berdiga formasyon« başlıca kumlu kireçtaşı» kireçtaşı» dolomitik kireçtaşı ve dolomitlerden oluşur. Üst Kretase yaşlı Kernratdere formasyona çoklukla Berdiga Fomasyonu`ndan türemiş çakıl ve blokların oluşturduğu konglomeralarla tanınır. Paleosen yaşlı Ziyarettepe formasyonu açık. deniz ortamında gelişmiş kırmızı renkli kimli, kireçtaşlarından oluşur. Alibaba, formasyonu Orta Eosen-Alt Miyosen, sürecinde yanal geçişli» üç. ayn fasiyeste gelişmiştir. Yatay konumlu kireçtaşlarıyla tanınan Sımırgölü kireçtaşı izole "edilmiş bir ortamda birikmiştir.
ÖZ: Cumhuriyet zamanından günümüze kadar 49 Cumhuriyet hükümeti kurulmuştur. Hükümet programları incelendiğinde görülecektir-ki» genellikle ille 15 yıl içinde Cumhuriyetin kurulması, devrimlerin yapılması ve bu devrimlerin oturması için verilecek uğraşlarla zirai konulara oldukça geniş yer verilmiştir. Madencilik konusuna, ilk defa. Cumhuriyetin ilanından önce yönetimde bulunan İcra. Vekilleri Heyeti`nin programında, değinilmiştir (14.8.1923).
ÖZ: Fleyistosen çökellerinde geniş yayılmalar gösteren lös toprakları çeşitli yapıların temelinde, barajlarda, ve dolgularda yapı malzemesi olarak kullanılmaktadır. Lösün yaygın oluşumları Rusya`nın güneyinde çeşitli topoğrafık seviyelerde Çin`de Hindistan ve diğer Asya ülkelerinde (Afganistan, Pakistan) olup, Avrupadaki çoğu alanlar Bulgaristan» Romanya» Yugoslavya,, Macaristan, Polonya, Almanya, Fransa; AJB,D, .de Büyük ovalar, Teksas, New-Mexico, .Arizona, Connecticut, New Jersey Pennsylvania; Güney Amerika Afrika`ve Avustralya lös çökelleri ile kaplıdır. Dünyadaki toplam lös topaklanılın kapladığı alan 13 milyon kilometre kare olup bu topraklar çoğunlukla Çin, Rusya ve Hindistan da bulunmaktadır.
ÖZ: Yirmi yıldan fazla bir süreden beri, Uluslararası Stratigrafi. Komisyonu`nda (ICS) Prekambriyen Stratigrafisi Alt Komisyonu (SPS)» Prekabriyen`in alt bölünmesi ve adlandırılması için sıralanımlı bir öneri geliştirmektedir. Plumb ve James (1986) tarafından başlangıç niteliğinde ele alman ve yoğun bir şekilde: gözden geçirilerek son şekli verilen bu öneriyi normal yayın yoluyla, yapılan gelişmeler, tartışma ve yorumlama çağrıları izlemiştir. Bu öneri ile ilgili gönderilen yorumlar 1988 yılındaki bir Alt Komisyon toplantısında incelenmiş ve öneri bir son tavsiye karan haline getirilmiştir. 1989 başlarında iki SPS ve daha sonra ICS tarafından yapılan yazışma oylamalarında gerekli olan yüzde ôO`tan fazla olumlu oy alınmış ve öneri 28. Uluslararası Jeoloji Kongresinde onaylanmak özere Uluslararası Jeoloji bilimleri Birliğine (IUGS) teklif olarak götürülmüştür. Tartışma, önerinin Prekambriyen ve-Protefözoyik için uluslararası bir zaman bölünmesi tavsiye- kararı olarak IUGS`de onaylanacağı bir toplantıya kadar ertelenmiştir
ÖZ : Maden yatakları yaratıcı ve hayalgücü olan insanlar tarafından keşfedilir. Başarıya, ulaşmak için, en uygun çalışma, ortamının oluşturulması esastır. Büyük ve karmaşık örgütler yaratıcılığı besleyen bir atmosfer sağlayacak, yapıda, değillerdir. Bir arama kuruluşunun başarısı büyüklüğüyle orantılı değildir; basanda, kuruluşun örgüt yapısı ve akılcı bir biçimde yönetilmesi anahtar konumundadır.
ÖZ: 1991 Yılı da Jeoloji Mühendisliği açısından kurultay ve sempozyumlar yılı olmuş ve çeşitli kuruluşlar tarafından, değişik, tarihlerde Ulusal ve Uluslararası toplantılar düzenlenmiştir. Bu toplantılarda, meslektaşlarımız tarafından sunulan yüzlerce sözlü bildiri ile ülkemizin doğal kaynak potansiyeli ele alınmış,, jeoloji mesleğinin gelişmesi ile sorunların çözüm, yolları tartışılmış ve jeolojinin çeşitli disiplinleri çerçevesinde yapılan, son çalışmalar sergilenmiştir, Bu yazıda 1991 yılında, düzenlenen kurultay ve sempozyumlara ilişkin kısa bilgiler sunulacaktır
ÖZ: 1992 yılından itibaren Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından ülkemizde jeoloji biliminin gelişmesine üstün, katkıları. olan. araştırıcılara Altın Çekiç Jeoloji Bilim Ödülü verilmeye başlanmış ve ilk. ödül ODTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü. Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ayhan Erlerde verilmiştir. Kendisini kutlar, bundan, somaki çalışmalarında başarılarının devamını dileriz.
ÖZ: Ülkemizde ilk jeoloji araştırmaları 1840 yılından itibaren, önceleri yabancı araştırıcılar tarafından yapılmaya. başlanmıştır.. Genellikle maden alanlarına, ilişkin jeolojik çalışmalarla, demiryolları ve karayolları güzergah çalışmaları ve coğrafık-arkeolojik. araştırmalar birlikte yürütülmüştür. Anadolu`nun ilk jeolojik, incelemelerini yaparak iz bırakan yabancı araştırıcılar ve çalıştıkları yılar şu şekilde sıralanabilir: Hamilton (1840-1842), Tchihatcheff (1840-1849), Schle- `ban (1851-1852), Viquesnel (1854-1868),, .Abdullah Bey (Hammer Schmitt!» 1860-1867), Washington (18944900), Toula (1896-1902), Fıtzner (1898-1899) ve PMMppson (1898-1910),. Bu jeolojik çalışmalarla birlikte, Anadolu`nun ilk jeolojik haritaları da, hazırlanarak Avrupa`da basılmaya başlanmıştır:.. Jeoloji Mühendisliği Dergisinin bu sayısından itibaren Anadolu`nun renkli olarak basılan ilk jeolojik haritalarından örnekler sunulacaktır. Arka sayfalarda» Philippson tarafından hazırlanan ve 1910-1914 yıllan, arasında Almanya`da basılan Batı Anadolu ve Ege adalarına ilişkin ayrıntılı jeolojik haritalar` sunulmaktadır. Alman .araştırıcı Prof. Dr. Alfred Philippson Bonn Üniversitesi Coğrafya, bölümü. öğretim üyesi olup» Alman Arkeoloji Enstitüsü hesabına. 1898-1910 yılları arasında Batı Anadolu`da çalışmış ve arazi gözlemlerini 5 ciltlik, "Reisen und Forschungen im Westlichen Kleinasien" adlı eserinde yayınlanmıştır,.. Dergimizin be sayısında, PMlippson`un Almanya`da basılan 6 haritasından Ayvalık-Biga, izmir ve Denizli paftaları olarak; adlandırılan 3 tanesi ek olarak verilmiştir. Haritaları oijinal boyutları 67 cm x 63 cm.,, olup 1/300.000 ölçeklidirler,
ÖZ: Jeoloji biliminin farklı disiplinlerinde düzenlenen bilimsel toplantılar her geçen, yıl giderek artmaktadır. Değişik ülkeler ve kuruluşlar tarafından 1992 ve 1993 yıllarında programlanan uluslararası bilimsel toplantıların bir kısmı, `"Episode"` dergisinin. Aralık 1991 de yayımlanan 14/4 ucu sayısından (sayfa 377-381) alınmış ve meslektaşlarımızın yararına sunulmuştur