ÖZ: Mağmatik sokulumların tek bir evrede değil de `birbirini izleyen evrelerde yükselip birbirlerinin içinde veya yanında yer aldıkları bilinmektedir. Mağmatik kökenli intrüssif granitlerin, düşük yoğunlukları nedeni ile bir tuz- domu, örneği yükseldikleri ve bu yükselmenin diyapirik bir şekil ve tavır içerisinde geliştiği benimsenen bir görüştür. (Yılmaz 1979). Binlerce kilometrekarelik bir alana yayılmış granitik sokulumların tek bir sokulum, işlevi sonucu oluşabileceği savı gücünü yitirmiştir,. Madeni ki birbirini takip eden, evrelerde yan yana hatta bazen içice girmiş sokulumlar vardır o halde bunların farklılaşmaları veya kristalizasyonlarının da farklı zamanlara rastlaması olasıdır. Bu araştırmada konu tartışılmakta ve ayrıntılı olarak çalışılmış olan Kırklareli Demirköy Granodioritik kütlesi farklılaşma ve kristalizasyon indislerinin hesaplanmasında ve `bu değerlerin istatistik uygulama ve yorumlarında bir model olarak sunulmaktadır.
ÖZ: Ocaklı manganez cevherleşmesi Doğu Karadeniz Bölgesindeki diğer manganez cevherleşmeleri gibi Üst Kretase yaşlı volkanik ve tortul kayaçlar arasında bulunmaktadır. Volkanojenik hidrotermal kökenli olan getirimler çok sığ derinliklere- yerleşmişler başlıca, merceğimsi yığınlar ve stokverk yapılar oluşturmuşlardır. Oluşumla yaklaşık en yaşlı bir kayma, nedeniyle cevherleşmenin önemli bir bölümü allokton bir kütle içimde- bulunmaktadır. Başlıca braunit ve biksibit mineralleri izlenmektedir. Metalürjik nitelikte olan cevherde SiQ> ve POO5 oranları oldukça yüksektir. Doğu Karadeniz bölgesindeki manganez cevherleşmeleri deniz tabanına göre farklı derinliklere yerleşmişlerdir. Yerleşim derinliğine bağlı olarak da yataklanma şekilleri mineralojik ve- kimyasal bileşimleri farklı olmuştur. Bu şekilde başlıca üç alt tip ayırt edilmiştir.
ÖZ: Bayındır fluorit filonları Kırşehir Masifi Üst Paleosen sokulumlara ait siyenit ve gabrolardan oluşan bir temel içerisinde yer alır. Fluoritler yeşil beyaz ve sarı renklerde olup daha önceki çalışmalarda (Yaman, 1984} bunların hidrotermal evrelerin çeşitli aşama ve koşullarında oluştukları saptanmıştır. 3 adet fluorit örneği üzerinde yapılan analiz `sonucunda bunların S ila 99- ppm. toplama, nadir toprak elementi (NTE) içerdikleri saptanmıştır. Koyu renkli fluoritler daha çok lantanid içerirler. Kondritlere göre normalleştirilmiş lantanid. diagramlarında yeşil fluoritlerin pozitif anomali, sarı fluoritlerin ise negatif anomali verdikleri görülmüştür. Tb/La ve Tb/Ca diagramında ise yeşil fluoritlerin hidrotermal kökenli, sarı fluoritlerin ise deniz suyundan etkilenmiş eriyiklerden türeyebilecekleri görülmüştür. Hidrotermal kökenli eriyiklere bağlı gelişen yeşil fluoritlerin nadir toprak, element içerikleri feldispatlarda görülen NTE spektrum- 1 arına benzer Mr dağılım gösterir. NTE`lerin yeşil ve sarı fluoritlerdeki dağılımı aynı koşullarda oluşmadıklarını vurgular. Bu hipotez: sıvı kapanım verileri ile varılan sonuçlarla iyi uyum gösterir. Tüm jeokimyasal verilere dayanarak masif içerisindeki fluorit filonlarının son evrelerinin Paleosen sonrası meydana gelen, basenler ile ilişkili olarak gelişimlerini sürdürdükleri söylenebilir.
ÖZ: Yeşilyurt sahasındaki temel metamorfik kayaları Paleozoyik yağlı olup mika şist, gnays ve granitik gnayslardan oluşurlar. Neojen yaşlı fluviyal tortul kayaları komşu metamorfik karmaşadan türemiş arkozik ve lîtik. arkozik kumtaşlarından oluşurlar. Kumtaşı ve konglomeralar alüvyonel yelpaze-örgülü nehir ortamlarında birikmişlerdir. Yeşilyurt alanındaki Miyosen, kumlan icinde yalnız bir grup ağır mineral topluluğu saptanmıştır. Ayrıntılı optik ve x-ışını difraksiyon çalışmaları ağır minerallerin hemen yakındaki düşük dereceli metamorfiklerden türediğini göstermiştir. Burada granitik gnays olarak adlandırılan granit dışında hiç bir magmatik kayağa ve Miyosen tortullarından daha yaşlı tortul kayalara rastlanmaması nedeniyle ağır minerallerin asıl kaynağının metamorfikler olduğu söylenebilir. Böylece burada görülen tipik metamorfik ağır mineral topluluğunun bilinmeyen kaynak kayaçlarının belirlenmesinde klavuz olabileceği ümit edilir.
ÖZ: Güneydoğu Anadolu`nun transgresif gelişmiş, Üst Kretas Eosen, yaşlı tortul istifiğinde özgün bir stratigrafik birimi olan Besni Formasyonu, günümüze değin yapılan çalışmalarda alttaki Antak ve üstteki Germay Formasyonlarıyla uyumlu gelişmiş resifal bir kireçtaşı olarak tanımlanmıştır. Yine önceki araştırmalarda Antak ve Besni Formasyonlarının birbirlerini griftlik göstermeden izlediklerine ve tortul istifin alt kesimini oluşturan Antak-Besni ve Germav Formasyonlarının yörede daima aynı stratigrafik dizilim içinde olduklarına değinilmiştir. Alidamı (Kahta-Adıyaman) kuzeybatısında ise, şimdiye kadar bilinenden farklı olarak Antak ve Besni Formasyonlarının girift şekilde geliştikleri ve yer yer Antak Formasyonunun arada Besni Formasyonu olmaksızın Germav Formasyonu tarafından uyumlu olarak, izlendiği gözlenmektedir.
ÖZ: Antalya kıyı şeridi boyunca görülen travertenler 300 m, kodu ile deniz düzeyi, arasında üç taraca oluştururlar. Bu taraçalardan dördüncüsünün deniz düzeyi, altında en az 90- metre sürdüğü bilinmektedir. Pliyosen yaşlı olduğu sanılan, traverten örtünün, kalınlığı 300 metre dolayında olup içinde doğal ve yapay kökenli sularla oluşmuş erime boşlukları, oyuklar yerçekimsel kırılmalar, kırılmalar boyunca su olukları, bulunmaktadır. Kıyı. boyunca yüksekliği 30 metre dolayında olan. traverten yarının üzerinde ve önünde yerleşim ve gezgin (turist.) yapıları yeralmaktadır. Yapıtların `bindirmesi ve atık suların etkisiyle yar boyunca kırılmalar, kopma ve devrilmeler, kütlesel kaymalar ve çökmeler hızlanarak çevre için çekince oluşturmaktadır. Anılan türde yeraltı süreksizliklerinin konum ve boyutlarını belirlemek üzere yer elektrik özdirenç, doğal uçlaşma ve sismik kırılmadan oluşan, birleşik jeofizik çalışmalar, jeolojik; gözlemler, delgiler ve kayaç örnekleri üzerine deneysel çalışmalar yapılmıştır. Yer kırıklarının gözlenen genişlikleri 30 ile 0.1 cm. arasında içleri çoğunlukla boş ya da su ile doludur. Traverten kendi, içinde oldukça gözenekli olup yer yer 1 ile 10`luk boşluklar içermektedir. Çatlak, kırık ve boşluklar düşük hız, sulu ise küçük, boş ise yüksek özdirenç ve büyük yükünleşme (iyon) belirtileri ile jeofizik gözlemlere yansımaktadır. iskele Caddesi boyunca uzanan K60°D doğrultulu ana yer kırığının eğimi 30 ile 30° kuzeye doğru olup bu kırık yer yer KG doğrultulu ikincil kırıklarla kesilmektedir. İkincil kırıklar boyunca yılda 0.6 ile 1 cm hızlı kaymalar gözlenmiştir.
ÖZ: Gazi Üniversitesi Fen. Bilimleri Enstitüsünde Doç. Dr. Şuayip Üşenmez yönetimimde yapılan bu doktora çalışmasında Ankara`nın, 12 km. kuzeyinde yeralan Çubuk Baraj Gölü beslenme havzasında aşırı sedimantasyonun sebepleri araştırılmış havzanın toplam sediment verimi ve Türkiye`nin önemli havzaları ile karşılaştırması yapılmış sedimantasyonla gelen malzemenin mineralojik tortul ve mühendislik özellikleri incelenerek malzeme olarak kullanılabilirliligi araştırılmıştır. Beslenme havzasında kayaçların aşınabilirliği gözönüne alınarak Jeoloji haritası stratigrafi kesiti ve Jeoloji kesiti hazırlanmıştır.