ÖZ: Sık aralıklı süreksizlikleri içeren kaya kütlelerinin dayanımlarının laboratuvarda tayininde kullanılacak örneklerin temsil edici olabilmesi amacıyla, klasik örnek boyutlarının dışına çıkılarak, çok büyük örneklere gereksinimduyulmaktadır. Ancak, bu tür kaya kütlelerinde metre boyutunda örnek alımı mümkün olmayıp, bu boyuttaki örneklerin yerleştirileceği çok büyük deney hücrelerinin geliştirilmesi, de göçtür., Bu güçlük, 80`li yıllardan bu yana kullanılan Hoek-Brown görgül yenilme ölçüsüyle aşılmaya çalışılmaktadır. Zayıf kaya. kütlelerine uygulanmasında, ortaya çıkan bazı sınırlamalardan dolayı,, önerildiği 1980 den günümüze değin ölçüt, yaratıcıları tarafındanpek çok kez değişikliğe uğramıştır,. 1994`e kadar Jeo mekanik Sınıflama Sisteminden belirlenen. RMR değeriniesas alan ölçüte,, 1994` ten sonra doğrudan RMR`ın kullanılması yerine, yine. RMR. değerinden belirlenen Jeolojik Dayanım İndeksi (Geological Strength. Index-GSI) dahil edilmiştir. Ölçütün 1997 yılındaki son versiyonunda;RMR`dan bağımsız ve herhangi bir kaya kütlesi parametresi için sayısal değer esas alınmaksızın, sadece kayakütlesinin görsel olarak tanımlanmasına dayalı bir GSI Sınıflama Sisteminin kullanımına geçilmiştir.. GüncelGSI Sınıflama Sisteminde, GSI değerleri kaya kütlesinin, görünümüne ve `tanımlanmasına göre belirlenmekte vebu. uygulama genel olarak sübjektif bir değerlendirmeye yol açmaktadır:. GSI sistemi İle ilgili tartışmaya açık. diğer bir husus, ise, yenilme ölçütünün son versiyonunda, örselenmiş, ve örselenmemiş kaya kütlelerinin mühendislik parametrelerinin belirlenmesine yönelik bir kılavuzun mevcut olmayışıdır. Ölçütün son versiyonunun desteklendiği herhangi bir` araştırmanın bulunmayışı da, güncel. GSI sisteminin güvenilirliği ve/veya performansı hakkında yorum yapılmasını olanaksız kılmaktadır:. Bu yazıda,, GSI sistemine ait. yukarıda değinilen belirsizliklerdikkate alınarak, öncelikle GSI değerlerinin daha gerçekçi şekilde ve kolaylıkla tayin edilebilen kaya kütlesi parametrelerine: bağlı olarak hesaplanması amacıyla yazarlar tarafından önerilen değişiklikler ve bunlarla ilgili puanlama parametreleri sunulmuştur. Ayrıca, kaya kütlesi parametreleri üzerinde kazı yöntemine bağlı olarak ortaya çıkan örselenmenin etkisini dikkate alan bir yöntem önerilmiştir. GIS`in yazarları , tarafından, modifiye edilmişbu son. hali, Türkiye`den seçilmiş sık. eklemli kaya kütlelerinde` açılmış şevler ile- pasa yığınlarında meydana gelmiş duraysızlıklarının .geriye dönük analizlerinde kullanılarak, önerilen sistemin ve yöntemin performansı sulanmıştır. Analizler, önerilere göre hesaplanmış GSI değerlerinin kullanılması ve örselenme etkisinin yenilme ölçütüne dahil edilmesi halinde gerçekçi sonuçların elde edilebileceğini göstermiştir.
ÖZ: Son yakınla Suf bölgesinin nüfusu ile birlikte çeşitli amaçlarla kullanılacak suya olan ihtiyacı da artmıştır.Bu çalışma Suf sahasında bulunan ana su kaynaklarının su kalitesini değerlendirmeyi amaçlar. Bunun için ikiayrı akiferden (Hummer akiferi A4 ve Nau`r kireçtaşı akiferi Al/2) kaynaklanan 11 kaynak suyunun kimyasalanalizleri yapılmıştır. Bu analizler,, toplanı çözünmüş madde (TDS) Ca2 Mg2 Na $C, Ct, HCO`3, SO2`4 ve Nö3ye ilave olarak pH, elektriksel iletkenlik (EC) ve sıcaklıkları içermektedir.. Sonuçlar bu kaynakların farklı kimyasal içeriklerde ve büyük ölçeklerde bu iki akiferin farklı jeolojik karakterde olduğunu göstermiştir., Bunlara ilaveten tarihsel verilerde, uzun bir zaman içerisinde su kimyalarında değişiklikler göstermiştir.. Kaynakların çoğubikarbonat ve kalsiyum karakterindedir. Suyun içindeki tuzluluğu oluşturan başlıca iyonlar klor ve sodyum iyonlarıdır, sülfat ve magnezyum oranları orta değerlerdedir., Bütün bu kaynaklardan alınan suların kimyasal analizlerini NO$ HCO Ct, Na* ve Cd* belirlemektedir. Suf Fawfer, Um-Faraj, Al-garaj ve Naphan kaynakları birdereceye kadar su kalitelerinde bozulma- göstermektedir
ÖZ: Eklemli kaya kütleleri içerisinde yapılan şev duraylılığı araştırmalarının en. önemli, aşamalarından birisinistereografik projeksiyon tekniklerini kullanarak gerçekleştirilen kinematik analizler oluşturur,, .Klasik yöntemlerkullanılarak kaya şevlerinin olası yenilmelerinin incelenmesinde, eklem yönelimlerinin en yoğun olduğu konumun yanı sıra şev geometrisi ve .zayıflık düzleminin sürtünme açısı parametre olarak kullanılır. Bu durumdamerkezde yoğunlaşmayan ancak şevin duraysızlığının kontrol edebilecek diğer konumlar gözardı edilir. Bu çalışmada Ankara ve civarında yüzeylenen eklemli andezit kitlesi içerisinde gelişebilecek olası kama. türü yenilmelerin analizi hem klasik kinematik analiz nem de olasılıklı kinematik .analiz, yöntemleriyle araştırılmış ve elde edilen sonuçlar kullanılarak risk haritaları üretilmiş ve bir karşılaştırma yapılmıştır.
ÖZ: Bu çalışmada maden yataklarının değerlendirilmesinde kullanılan jeoistatistiksel simülasyon yöntemlerinden "alt ve üstüçgensel matris ayrışım .tekniği`" ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Kovaryans matrisinin üçgensel analizini kullanarak, ortaboyottaki gridler üzerinde hızlı bir şekilde koşullu simülasyonu gerçekleştiren alt ve üst `üçgensel matris tekniğinin algoritmasının büyük boyutlu gridler üzerinde simülasyonu sağlayamadığı gösterilmektedir,.Çalışmada bu yönteme alternatif olarak geliştirilen ve halka, ayrışım tekniği adı verilen matris analizi alternatif olaraksunulmakta ve önerilen yeni teknik büyük boyutlu gridler üzerinde kullanılabilmektedir. Geliştirilen yeni yöntemin matematiksel temeli verildikten sonra her. iki yönteme ilişkin koşullu simülasyon uygulamaları sunulmaktadır. İlk önce yöntemleribirbirleriyle karşılaştırmak amacıyla 400 x 400 kovaryans matrisinden oluşan simülasyon uygulaması alt/üst üçgensel matristekniği ve halka, ayrışım tekniği kullanarak çözülmekte, ardından da alt/üst üçgensel matris tekniğiyle ayrıştırılamayacakboyutlarda olan 1500 x 1500 kovaryans matrisinden oluşan simülasyon., önerilen halka ayrışım tekniğiyle çözülmektedir
ÖZ: Bu çalışmada, Konya il merkezinin 6 km kuzeybatısında yer alan Pliyo-Kuvaterner yaşlı killi siltli kumdan,oluşmuş Kızıltepe yamaçlarına inşa. edilen yapılarda oluşan deformasyonlar incelenmiştir. Eğimleri % 5 ile %15arasında, değişen yamaçlarda inşaat öncesinde gerçekleştirilen, düzenlemelerle bazı kesimlerde kazı, bazı kesimlerde ise kazıdan elde edilen malzeme ile, 2-8 m arasında değişen kalınlıklarda dolgular inşa edilmiştir. Triplexvillalar ile 6 katlı apartmanlar kısmen doğal, kısmen de bu dolgu .zemin . üzerine oturtulmuştur. Söz konusu yapıların inşa. edilmesinden 6 ay sonra, bahçe duvarlarında yıkılmalar, bazı apartmanlarda düşeyden sapmalar ve bazı konutlarda ise oturulamayacak boyutta, çatlamalar oluşmuştur. Doğal ve düzenlenerek yüklenmiş yamaçlardadeformasyonları gözlendiği yapıların da, üzerinde bulunduğu 20 yamaç profil üzerinde Modifiye Bishop ve Modifiye Janbu yöntemlerine göre duraylılık analizleri yapılmıştır. Duraylılık analizlerinde kalıcı kohezyon için 30kN/nr, kalıcı içsel sürtünme açısı için. dolgu zeminde 29° doğal zeminde ise 25° değerleri kullanılmıştır.. Duraylılık analizlerinden hesaplanan güvenlik sayıları doğal yamaçlarda kayma bakımından stabilite probleminin olmadığını ortaya koymuştur. Diğer taraftan düzenlenmiş ve yüklenmiş yamaç profillerinden sadece 2 tanesinde güvenlik sayısı 1,3 -1,4 iken diğer yamaç profillerinde ise bu sayı genelde 1,5 dan daha büyüktür., Arazide yapılan gözlemlerde de yamaçların kaydığına ilişkin belirtiler gözlenememiştir. Yine yapılan sıkışma deneyi sonuçlarına göre 50 kN/nr basınç kademesinde» dolgu zemin hacimsel sıkışma sayısının doğal zeminin hacimsel sıkışma sayısına, oranı yaklaşık 3,9 olarak belirlenmiştir. Bu. oran dolgu zeminin doğal .zemine göre daha. çok sıkışacağını göstermektedir. Yapı temel zemini altında da 13 cm`ye varan farklı oturma alanları belirlenmiştir,. Yapılardaki deformasyonlar bu farklı oturmalardan oluşmuştur
ÖZ: Nokta yükleme, deneyi., iki. konik, uç arasına yerleştirilen kayaç örneğinin `kırılması esasına dayanmaktadır.Yenilme yükü ve örnek boyutları kullanılarak bulunan nokta yükleme dayanım indeksi çeşitli amaçlarla mühendislik jeolojisi çalışmalarında kullanılmaktadır., Bu makalede, nokta yükleme, deneyi, ile ilgili uygulamada karşılaşılan, aletsel. ve kullanıcıyı ilgilendiren problemler tartışılmıştır. Yazarın uygulamada elde. ettiği, deneyimleri sonucu, standart deney formuna kayacın `"`D`" boyuta, kırılma, zamanı ve yüzde, olarak yenilme yüzeyindeki süreksizliğin ve- kayaç dokusunun kontrolü hakkındaki bilgilerin eklenmesi önerilmiştir., Tek eksenli sıkışma dayanımı (öc) - nokta yükleme dayanım indeksi (Is^ ) oranının (k) değişik, kayaçlar için çok geniş bir aralıkta değişmesi nedeniyle,, mühendislik projelerinde bu oran ayrıca belirlenmelidir. Bu çalışmada, tüfler için kullanılabilecek yüksek korelasyon katsayısı veren fcT^-fls^o«,) ilişkisi, sunulmuştur.
ÖZ: Sivas yakınlarındaki, Sıcak Çermik, Sankaya ve Uyuz, Çermik traverten yatakları, Türkiye`nin, en önemli traverten yataklarındandır. Travertenler, .mineral içeriği olarak safa yakın bileşimde kalsitten oluşmakta olup, tabaka ve damar tipi yatakları şekilleri göstermektedirler.. Tabaka tipi oluşumlarda, kabuksu/süngerimsi yapı ve. genellikle; mikritik doku., damar tipi oluşumlarda ise albatr yapı ve sparitik doku. hakimdir.,Bu çalışmada, söz. konusu traverten yataklarının; blok verme, renk ve desen, levhalar şeklinde kesilebilme,parlayabilme, mohs sertliği, suda dağılma dayanımı, schmidt sertliği, saydamlık,, birim hacim kütlesi, özgül kütle, doluluk oranı,,, kütlece ve hacimce so emme, gözeneklilik, aşınma, tek eksenli basınç dayanımı,, don sonu tekeksenli basınç dayanımı, eğilme dayanımı, darbe dayanımı, dona karşı dayanım.,, don. kaybı, açık hava tesirlerinedayanım, paslanma ve asitlere karşı dayanım, gibi endüstriyel özellikleri incelenmiş ve değerlendirilmeye çalışılmıştır:.incelemeler` ve değerlendirmeler sonucunda,, tüm bu özelliklerin,, travertenlerde aranan sınır değerler içindeolduğu ve yöredeki travertenlerin özellikle yüzey kaplama taşı olarak, kullanılabilecek, iyi. kaliteli travertenler` oldukları belirlenmiştir
ABSTRACT: X-Ray diffraction, pétrographie microscopy and SEM analysis are used together to obtain qualitative aod quantitative information on the microstucture of kaoilinite-illite-quartz bodies,.. The pétrographie- microscope is used to analyse of the microstructure and mineralogy of the fired products. Bur the results have not been entirely satisfactory because of the inability to detect crystalline particles, of submicrometer mulHte, cristobalite and pores, The. body consists of mullite cristobalite and quartz (crystalline phases) in a composite structure where crystals and porosity are embedded in the matrix of amorphous/glassy phase.. Both glass and amorphous phases .appear in more or less significant amounts in all the studied fired clay bodies., The presence of quartz, detrital mica, and Ca- Na feldspar indicate bodies-being usually fired under nonequlibrium conditions and that many chemical reactions do not go to completion because of the lack of sufficient, heat treatment and of intimate contact of the constituents. If the reactions were allowed to go to completion this would result in a large glassy phase that would endanger the desirable properties of the clay based ceramic bodies.
ÖZ: The techniques used in the gold mining are not different front the ones used in the other metallic ores, Following the liberalisation, the ore excavated from the mine is subjected to the extraction process for the gold. According to the mineralogy of the ore., cyanidation, floatation or gravita ton is applied- at this stage.. Cyanklation has a share of 83 % in the world g(dd production at present. Developed countries provide 70 % of the world gold production. Cyanide (CN), is a simple compound of carbon and nitrogen continuously met through the daily life.. Cyanide produced by the different plants is present in the natural environment as well. Cyanide, not resembling to the ottter chemicals dangerous for the environment,, is know!} as a material not accumulating in the living organisms and non-carcinogenic or -mutagenic. It is na tit ratty degraded and decomposes to its elements by sunlight, bacteria and plants. Varions cyanide complexes are used in the metal processing and e tec!Toplat ing,, mining, plastics, paint, electronics, agricultural chemicals and medicines.. Sodium cvankle used in. the mining sector is less than 20 % of the total demand for cyanide. The cyanide import t »f Turkey is 2500 Urns in the previous year to use in the industry.. Sodium cyanide has been used safely and effective!)` in the gold mining fin- 100 years., Bui it is a dangerous chemical that must always be used with caution. The adverse effect of cyanide to the environment is successfidly prevented by the measures taken during and after the mining activities. Cyanide concentration of the solution is towered by the chemical destruction method to i ppnı i I tng/t) level fitting with the standards for the waste deposition. Then, this material spreading at the tailings pond is destntcted completely by the effect of sunlight Tailings pond is reinforced from the bottom and the flanks with clay and geomemhrane in order to prevent the leakage in to the environment. Practically, it is accepted that lining these two materials in succession provides the "zero permeability*`. It is ktwwn from the researches that the process water discharged to the tailings pond is completely destriicted between 5 and 12 mouths according to the cyanide concentration, it is clearly indicated, in the various publications that due to the cyanide use in the gold mining there has been any accident resulted in death till today..
ÖZ: Although karst features of Turkey are rich,, the studies regarding karstology and speleology have not beganlong ago. By the beginning of 1940`s following the pioneering works of some Turkish, German and French scholars, researchers often found, themselves in difficulty when writing on these sciences as they had. to find an equivalent for each specific word. Researchers like Alagöz (1944),,, Aygen (1959) aod Izbirak (1976) have long agopointed out. the need for such studies in their works. They used some translation words for some new terms aswell as the- words used by local people,. The first and. most detailed study of a karst terminology with Turkish equivalents was published by FAD in, 1972 including 194 entries,. Although, no consistent terminology or glossarystudy has been made about Turkish karst since then, we know that a more detailed study will be on the way byother reearchers, soon.. If we consider the technical terms used by Turkish, scientists in general, we will notice that,they are: generally taken from French, English, and Serbo-Croatian. Also some important French and Serbo-Croatian karst terms are included in this list of 300 words,, The presented work is an attempt to remedy this need though authors are conscious that this attempt fells short of the needs of engineering sciences.. As the colloborationof Turkish and. Hungarian speleologists in the past, few years invoked the need of such attempts,, we strongly hope and wish the: intensive communication of the researchers of these countries in the future., We also believe thatto abet the scientific communication between different language«, the local terminologies of each country must.not be "forgotten in these studies