ÖZ: Bir akiferde hidrolik iletkenlik ve etkin gözeneklilik dağılımının güvenilir biçimde belirlenmesi yeraltısuyu sondajlarının yüksek verimliliğe sahip nokta ve derinliklerde açılması açısından önemlidir. Çalışma kapsamında, delta-kıyı ovası karışımından oluşan bir çökel ortamını yansıtan Mersin-Tarsus kıyı ve yamaç akiferlerinde hidrolik iletkenlik ve etkin gözeneklilik dağılımı üç boyutlu kriging yöntemi ile tahmin edilmiştir. Kestirilen ve gözlenen değerler arasında elde edilen yüksek derecedeki uyum, oluşturulan jeohidrolojik parametre dağılım modelinin sondaj yeri ve derinliği seçiminde güvenle kullanılabileceğini göstermektedir. Yüksek hidrolik iletkenlik ve efektif gözeneklilik değerlerinin akarsu yatakları dolayında, düşük değerleri ise akarsulardan uzak taşkın alanlarında belirlenmiştir.
ÖZ: Antalya örneğinde olduğu gibi, falez üzerine kurulu kentlerde falez stabilite sorunları yaygın olarak gözlenmektedir. Falez duraysızlıklarının en önemli gerekçesi dalga aşındırmasıdır. Kıyı falezlerinde deniz seviyesinde dalga etkisi ile oluşan aşınma, ince tabakalı kayaçlarda, tabanda azaltmakta ve üstteki kaya tabakaları endirekt çekme yenilmesine maruz kalarak, kaya düşmesi şeklinde falez gerilemesine neden olmaktadır. Masif kayaçlarda ise deniz seviyesindeki aşınma sonucu çentikler oluşmaktadır. Çentik kaya içine doğru ilerledikçe falez üstünde çekme gerilmesi artmakta ve çekme yenilmesi sonrasında gerilme çatlakları oluşmaktadır. Bu aşamadan sonra eğilme duraysızlığı süreci başlamaktadır. Ayrılan kaya bloğu denize doğru eğildikçe çentik kapanma ve çentiğin arkasındaki kaya içinde ufalanma zonu oluşmaktadır. Kaya bloğunun ağırlık merkezinin öne doğru kayması ufalanmanın artmasına, ufalanma ise yeni bir ağırlık merkezi kaymasına neden olur. Bu duraysızlık süreci kayacın tümüyle denize devrilmesine kadar sürer. Falez şevinde gerilme çatlağının açılması ile bloğun tümüyle devrilmesi arasındaki proses ise bir tür ikincil devrilme dir. Kıyı erozyonu ve falez gerilemesi hızını etkileyen en önemli faktörler; sediman taşınımı, dalga yönü ve büyüklüğü, kaya malzemesi ve kütle özellikleri, yağış rejimi, kentleşme ve yapılaşmadır.Bu çalışmada Antalya falezlerinde gözlenen erozyon ve kıyı gerileme mekanizmaları açıklandıktan sonra, Konyaaltı plajı doğusu, Atatürk Parkı, Sağlık Meslek Lisesi, Yat Limanı-İskele Caddesi, Eski Lara Caddesi kıyıları ve Bambus Plajı`ndaki kıyı falezlerindeki erozyon ve gerileme durumları vaka analizleri şeklinde açıklanmaktadır.
ÖZ: Bu çalışmada Çambaşı (Ordu) ve Dereli (Giresun) yörelerindeki skam yataklarının ayrıntılı jeolojisi, mineralojisi ve alterasyonu incelenerek, birbirleriyle kıyaslamaları yapılmıştır. Çalışılan alanlarda granat-piroksen ve epidot skarn olmak üzere iki zon tespit edilmiştir. Buna göre skam zonlarının mineralojisi ve mineral kimyaları incelenmiştir. Çambaşı (Ordu) yöresine ait granatların grossular-andradit (Grs0.92-0.43Adr006-0.56) bileşimine sahip olduğu. Dereli yatağındaki granatların saf andradit (Ado.99) ve andradit-grossular (Adro.47_o.99Grso.oo-o.51) bileşimine sahip oklukları tespit edilmiştir. Çambaşı (Ordu) ve Dereli (Giresun) yörelerindeki klinopiroksenler diyopsit olarak sınıflandırılmıştır. Granat ve klinopirokscnlcrin bileşimiyle skamlann içerdiği metaller arasındaki ilişki ortaya konmuştur. Çalışılan alanlardaki granat ve klinopirokscnlcrin dağılımlarının dünyadaki Fe-Cu skamlann dağılımına benzer dağılım gösterdikleri tespit edilmiştir.
ÖZ: Doğu Anadolu yüksek dağlar ve yıl boyu akan kaynaklar içermektedir. Arap kıtasının kuzeye iteklemesi nedeniyle de yükselimini sürdürmektedir. Tamamına yakını yüksek aşın-taşın (erosion) nedeniyle çıplaktır. Kolay toprak üreten ve özellikle de yamaç dışarı (outslope) eğim içeren kesimlerde ise büyük ölçekli kaymalar yer almaktadır. Önerilen sistem: (1) kaymaları sonlandırıp tarıma kazandırmaktadır, (2) çıplak alanları özellikle bahçe tarımına çevirmektedir, (3) sel sorununu sıfırlamaktadır, (4) yenilenebilir enerji kazandırmaktadır.
ÖZ: Antalya kentinin de üzerine kurulu olduğu ve 630 kın2 alan kaplayan düzlükler dünyanın en geniş tufa (traverten) platosunu oluşturmaktadır. Literatüre Antalya traverteni olarak geçen birim, bazı yeni çalışmalarda tufa olarak adlandırılmaktadır. Antalya Tutası, deniz seviyesinden itibaren kuzeye doğru basamaklı düzlükler (platolar) halinde gözlenmektedir. Bu platolar; birisi deniz altında olmak üzere 4 ana plato olarak sınıflanmış ve bu 4 plato içinde 10 alt plato ayırt edilmiştir. Platoların oluşumunda; birincil çökelim süreçleri, yüzey erozyonu ve deniz seviyesi değişimine bağlı gelişen kıyı erozyonu etkili olmuştur. Birinci platonun oluşumu, muhtemelen tünek kaynak hattı modeli ile başlamasına rağmen, egemen olarak gölsel modelle devam etmiştir. Mevcut yüzey şekli, platonun aşınması ve karstlaşması ve sonrasında terra-rosa oluşumu ile gelişmiştir. İkinci plato, denizin aşındırması ile gelişmiş abrazyon platformlarının deniz seviyesinin alçalması sonrasında yüzeye çıkması ile oluşmuştur. Platonun son şekillenmesinde aşınma, paludal ve menderesti nehir çökelleri etkili olmuştur. Üçüncü platoda; yamaçta gelişmiş, mikroteras yapıları, stromatolit kafaları ve bunların aralarında gelişen oolitik tufalar belirlenmiştir. Plato tanımına tam olarak girmeyen bu birimde karst kenar ovası oluşumu da aktif halde gözlenmektedir. Dördüncü plato ise eski bir abrazyon platformu olup deniz seviyesinin tekrar yükselmesi sonucu deniz altında kalmıştır. Bu çalışmada bölgeye ait sayısal topoğrafık haritalar bilgisayar ortamında analiz edilerek, 3 boyutlu yüzey modeli elde edilmiş, platoların sınırları belirlenmiş ve buna göre sayıları belirlenerek gruplamalar yapılmıştır. Platoların şekillenmesinde etkili olacak jeolojik süreçler irdelenerek tüm platoları kapsayan birleştirilmiş model sunulmuştur.