ÖZ: İzmir bölgesindeki heyelanlar, yüksek yağışın, faylanmanın ve oldukça ayrışmış volkaniklerin varlığının yanı sıra yol genişletilmesi, temel kazıları ve arsa temin etmek için eski dere yataklarının doldurulması gibi büyük ölçekli insan etkinlikleri nedeniyle de oluşmaktadır. Tüm bu aktiviteler kaya kütlelerinin yenilmeye karşı hassasiyetini arttırmakta veya önceden değişik nedenlerle hareket etmiş kaya ve zemin kütlelerini yeniden harekete geçirmektedir. Çiğli Evka-5 heyelanı, kütle hareketinin yönüyle fayın eğim yönünün örtüştüğü fay denetimli bir heyelandır. Kütle hareketinin tipi moloz akmasıdır. Aglomera ve filiş taban kayasında ters ve normal fayların geometrileri nedeniyle bir hendek/cep oluşumu belirlenmiş ve bu cebin heyelan mekanizmasıyla ilişkisi incelenmiştir. Jeolojik bariyer olarak ters fayın sahada olası bir derin kaymayı engellediği görülmüştür. Sığ derinlikte (8-15 m) gelişen heyelanın önlenmesine yönelik önerilen kazıkların yer seçiminde de ters fayın sağlam kaya özelliğindeki yükselen bloğu yarar sağlamıştır. Heyelan sahasında 12 noktada 30-70 m′ye kadar karotlu zemin sondajları açılmış ve 3 kuyuda presiyometre deneyleri ve 2 kuyuda ise inklinometre okumaları yapılmıştır. Kayma dairesi inklinometre okumaları; presiyometre ölçümleri, sondaj logları ve jeomorfolojik yapı değerlendirilerek bulunmuştur. Ölçümler ve arazi araştırmalarıyla bulunan kayma dairesinin yeri, şev stabilite analizlerinden elde edilenle karşılaştırılmıştır.
ÖZ: Bu çalışmada Antalya Lara-Kundu kıyı alanındaki zeminlerin mühendislik özellikleri ve bölgedeki kumlu zeminlerin sıvılaşma potansiyeli incelenmiştir. Bu amaçla, her biri 20 metre derinliğinde 20 adet sondaj kuyusu açılarak her 1.5 mde bir numune alınmış, zeminin fiziksel ve mekanik özellikleri laboratuvarda belirlenmiştir. Arazide SPT ve CPT deneyleri yapılmıştır. Bölgede hakim zemin cinsi sıkı kum olmakla birlikte bazı bölümlerde gevşek kum, kil ve turba da bulunmaktadır. Sismik tehlike analizi yapılarak maksimum yer ivmesi haritası elde edilmiştir. Zemin profilindeki kum katmanlarının sıvılaşma potansiyeli, olasılıksal sıvılaşma potansiyeli analizi ile araştırılmıştır. Bir inceleme noktasındaki tüm katmanlar için belirlenen olasılıksal sıvılaşma potansiyeli değerleri (PL) kullanılarak sıvılaşma şiddeti indeksi (LSI) değerleri elde edilmiştir. Elde edilen tüm veriler ışığında coğrafi bilgi sistemleri (CBS) kullanılarak zemin sıvılaşma şiddeti indeksi (LSI) haritası oluşturulmuştur.
ÖZ: Taban akışının tahmini; su temini, sulama, akarsu taşımacılığı, enerji üretimi ve yeraltı suyu çalışmaları vb. hidrolojik faaliyetler için önemlidir. Bu çalışmada, taban akışının tahminine yönelik literatürde kabul görmüş farklı yöntemler karstik özelliğe sahip Akdeniz Bölgesi akarsularına uygulanmıştır. Doğrusal Olmayan Hazne Yöntemi, İngiliz Hidroloji Enstitüsü Yöntemi ve Dijital Filtreleme Yöntemi havzadaki akım gözlem istasyonlarına ait günlük akımlara uygulanarak sonuçlar karşılaştırılmıştır. Uygulanan yöntemlerin taban akış miktarını uygulama alanı ile ilgili mevcut çalışmalarda belirlenen taban akışına yakın tahmin ettiği görülmüş; uygulanan yöntemler arasında önceki çalışmalara en yakın sonuçların Doğrusal Olmayan Hazne Yöntemi ile elde edildiği saptanmıştır.
ÖZ: Genel olarak volkanik kayaçların yüzeylendiği Değirmendere Havzası`nda litolojik olarak bazalt, altere bazalt, andezit, altere andezit, tüf, dasit, volkanik katkılı marn türü kayaçlar tespit edilmiştir. Havzada tektonik hatlarla ilişkili olarak karbondioksit ve çözünmüş madde miktarı yüksek çok sayıda su kaynağı bulunmaktadır. Bunlar arasında incelenen 4 kaynakta debilerin 46-158 ml/sn, pH`ın 5.32-6.99, özgül elektriksel iletkenlik değerlerinin (ÖEİ) 603-1899 μS/cm, çözünmüş oksijenin (ÇO) 3.20-9.35 mg/l ve toplam çözünmüş madde miktarının (TÇK) 380-1230 mg/l arasında değiştiği belirlenmiştir. Ca-HCO3 su tipinde olan kaynakların kimyasal gelişiminde silikat ayrışması, karbonat ayrışması ve iyon değişimi türü su-kayaç etkileşim süreçlerinin etkili olduğu belirlenmiştir. İyon değişimini açıklamak için hesaplanan negatif Chloro Alkaline Indices (CAI) değerleri ters değiş tokuş olduğunu göstermiştir. δ18O-δ2H ilişkisine göre meteorik kökenli olan kaynak suları Doğu Karadeniz Meteorik Su Doğrusu üzerinde yer almaktadır. İzotop değerlerine göre genç ve sığ dolaşımlı yeraltı suyunu boşaltan kaynakların kimyasal bileşimleri yoğun ayrışmanın gözlendiği volkanik kayaçların üst kısımlarındaki hareket sırasında gelişmiştir. Ba, Sr ve Zn elementleri kayaçlarda olduğu gibi kaynak sularında da yüksek değerlerdedir. Kaynak sularındaki Br (0.036- 0.070 mg/l) ve Cr (0.0625 mg/l) değerleri Doğal Mineralli Sular Hakkındaki Yönetmelik (2004)te önerilen sınır değerleri aşmaktadır.
ÖZ: Yeraltı suları bilançosu, belirli bir zaman aralığında dengede olduğu kabul edilen herhangi bir akifere giren ve çıkan suyun, depolanmadaki değişimi de dikkate alınarak, eşit olması prensibine dayanır. Kısa sürede yenilenebilen yüzey suları bilançoları doğrudan güncel beslenim ve boşalımla ilişkilidir. Yeraltı sularında derin dolaşımlı hatta farklı iklim koşullarında sisteme giren ve çıkan değişik yaşlardaki sular, beslenim boşalım eşitliğini karmaşık hale getirir. Beslenim, boşalım değişikliğiyle ilgili geleceği de kapsayan hesaplamalar, yeraltı suyu bütçesi olarak adlandırılır. 1950li yıllara kadar sürdürülebilir yeraltı suyu yönetimi, Yeraltı suyu çekimi doğal beslenimi aşmamalıdır. kabulü ile yapılmıştır. DSİ tarafından halen yeraltı suyu işletme sahaları izinleri aynı yaklaşımla verilmektedir. 1980li yıllardan sonra bu yaklaşımın efsane olduğu ilan edilmiş, boşalım ve beslenimden alıkonan suların hesaplanması giderek beslenimi göz ardı eden bir yaklaşımı gündeme getirmiştir. Doğru yaklaşım ise sürdürülebilir yeraltı suları çekiminde doğal beslenimin yanında, boşalımdan alıkonan ve beslenim artışlarını dikkate alan yaklaşımdır. Sürdürülebilir yeraltı suları çekiminde kuyu yerleri boşalımdan alıkonan ve beslenim artışlarını dikkate alan yaklaşımla seçilmelidir. Her sene çekilen yeraltı suyu miktarıyla yıllık beslenim miktarı arasında uzun süreli bir denge kurulması ve boşalımdan alıkonan su miktarı gelecekte oluşacak çevre etkisi dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu çalışma ile tartışmalar değerlendirilerek, yeraltı suları bütçesi ve modelleme çalışmalarında ihmal edilen ayrıntılar vurgulanmıştır.