ÖZ: has an appreciable amount of scoria aggregate, but a very small proportion is used as cement additionsby local cement factories in blended Portland cement production and very rarely as aggregates in to the productionof lightweight blocks. Scoria aggregates are widespread in and around the volcanic cones present in Sanaa-Amranvolcanic field. This paper presents the results of evaluation of engineering properties of natural scoria, collected fromAl-Haweri volcanic cone, NW Sanaa, Yemen as lightweight aggregate. Chemical composition and petrographicalcharacteristics of scoria were determined. The physical properties of the scoria aggregate such as flakiness andelongation indices, specific gravity, water absorption, unit weight, clay lumps and materials finer than 75µm gaveacceptable results, but the gradation indicated it would need to be processed before use in a mix. The porosity ishigh, 60.79%. The Los Angeles abrasion and the aggregate crushing values are higher than the limits of ASTM andBS specification, but the aggregate impact value is close to the upper limits of BS specification. The soundness iswithin the ASTM specification limits. Therefore, it can be concluded that scoria aggregates can be used to producestructural concrete and masonry blocks with a relatively low density. The scoria aggregates satisfied the requirementsof lightweight aggregate for structural concrete and masonry blocks purposes.
ÖZ: Kapadokya Bölgesinde geniş yayılım sunan tüf ve ignimbirit türü piroklastik kayaçlar, sahip olduğu kolay kazılabilirlik ve termal yalıtım özelliklerinden dolayı kaya oyma yapıların oluşturulması için uygun jeolojik koşullar sunmaktadır. Bu kaya oyma yapılardan biri olan kayadan oyma soğuk hava depoları Kapadokyanın önemli ekonomik değerleri arasında yer almaktadır. Bu çalışmada Kapadokya Bölgesinde sayıları yaklaşık 1250 civarında olan kayadan oyma depoların tasarım ölçütleri sayısal analizler yardımıyla incelenmiştir. Bu kapsamda farklı topuk genişliği, örtü kalınlığı ve loca genişliğine sahip modeller göz önünde bulundurulmuştur. Yapılan analiz sonuçlarına göre bölgede açılacak olan kayadan oyma soğuk hava depolarında sırasıyla örtü kalınlığı ve topuk genişliğinin 4 ve 2 metreden az olmayacak şekilde planlanması gerektiği sonucuna varılmıştır. 4 metreden daha az örtü kalınlıkları çekme gerilmelerinin artmasına neden olurken, 2 metreden daha az ayak genişlikleri ise yapının ortasında gerilme artışlarına neden olmaktadır. Bu değerlerden farklı olarak seçilen loca ve topuk genişliklerinde deformasyonlar soğuk hava deposunun ortasında yer alan localarda artmakta ve kaya oyma deponun tamamı tek bir açıklık gibi davranmaktadır. Kaya oyma depolar localar şeklinde planlandığından söz konusu yapıların tasarımında en önemli nokta locaların ayrı birer açıklık gibi davranmasının sağlanmasıdır. Bu koşul uygun loca ve topuk enişliklerinin tasarlanmasıyla mümkün olabilir.
ÖZ : Bu çalışmada, Ankaranın ilçesi Güdüldeki 1 ile 3 katlı binalarda oluşan çatlaklar ve sıva dökülmelerinin nedenini belirlemek için Güdül ve çevresinde yüzeyleyen ince taneli zeminlerin şişme özellikleri çalışılmıştır. Derinlikleri 5 m ile 15 m arasında değişen 19 adet sondaj kuyusu açılmıştır. SK-1, SK-5, SK-9 ve SK-16 uyuları dışında yeraltısuyuna rastlanılmamıştır. Sondajlardan 21 adet SPT örneği ile 30 adet bozulmamış zemin örneği alınmıştır. Bu örnekler üzerinde sınıflama, indeks deneyleri, şişme yüzdesi ve şişme basıncı deneyleri yapılmıştır. SPT deneylerinde N60 değerleri 12 ile 49 arasında değişirken, ortalama darbe sayısı 25 olarak belirlenmiştir. Plastisite abağında zemin örneklerinin %59u düşük plastisiteli kil (CL)-düşük plastisiteli silt (ML) veya düşük plastisiteli organik malzeme (OL), %41i ise yüksek plastisiteli kil (CH)-yüksek plastisiteli organik malzeme (OH) veya yüksek plastisiteli silt (MH) olarak belirlenmiştir. Ortalama şişme basıncı 45.83 kPa ve en yüksek şişme basıncı111.29 kPadır. Elde edilen deneysel verilere göre Güdül ve çevresi içinde kil zeminlerin aktivite, şişme potansiyeli, şişme basıncı haritaları hazırlanmıştır. Emirler Mahallesi civarinda aktivite 0.5 civarında iken yaklaşık 5 km kuzeydeki Yeni Mahalle civarında 1.4 değerindedir. Aynı şekilde şişme potansiyeli ve şişme basıncı değerleri sırasıyla Emirler Mahallesi civarında % 1.5 ve 25 kPa, iken Yeni Mahalle civarında % 6 ve 65 kPa dır. 17 nolu sondaj kuyusunun bulunduğu lokasyon haricinde şişme yüzdesi ve şişme basıncı değerlerinde güneyden kuzey yönüne doğru belirgin bir artış izlenmektedir. Temel zeminlerinin su ile teması durumunda oluşacak şişme basıncı,1-3 katlı yapılar için risk oluşturabilecektir.
ÖZ: Erzincan ovası, Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat havzasında, deprem, heyelan, çığ, sel ve taşkın gibi doğa kaynaklı risklerin tehdidi altında olan bir yörede yer almaktadır. Erzincan, tarihi boyunca çeşitli büyüklüklerde depremlere sahne olmuştur. 1939 ve 1992 yıllarında oluşan depremler, insanlar ve yapılar üzerinde önemli derecede can ve mal kayıplarına neden olmuştur. Sunulan çalışmada Erzincan Ovası ve yakın dolayının bölgesel ve yerel jeolojisi ışığında jeomorfolojisi, hidrojeolojisi, doğal kaynakları, arazi yetenek değerlendirmesi, günümüzdeki arazi kullanımı gözetilerek çevre jeolojisi ortaya koyulmuş ve buna bağlı olarak geleceğe yönelik arazi kullanım planlaması değerlendirilmiştir. Çalışmanın ana konusunu oluşturan çevre jeolojisi çerçevesinde yörenin çevresel sistemleri tanımlanmıştır. Bu sistemler başlıca Erzincan Ova Sistemi, Ergan Dağı Sistemi, insan faaliyetleri sonucu değişime uğramış sistem olup, ayrıca her sistemi karakterize eden çevresel birimler ayırt edilmiştir. Böylece 26 çevresel birim, genel ve indeks özellikler ile doğa kaynaklı riskler açısından tanımlanarak, bu birimlerin arazi yetenek değerlendirmesi yapılmıştır. Arazi yetenek değerlendirmesi, arazi kullanım biçimleri gözetilerek gerçekleştirilmiştir. Ayrıca Erzincan Ovasının ve yakın dolayının Çevre Jeolojisi ışığında, doğa kaynaklı risklerin egemen olduğu bu bölgenin, geleceğe yönelik planlamasında gözetilmesi gereken hususlar ortaya koyulmuştur. Günümüzdeki arazi kullanım biçimleri gözden geçirildiğinde yörede yeni bir planlamaya gereksinim olduğu anlaşılmaktadır. Öngörülen planlama esas alınırsa, çevresel sorunların büyük bir bölümünün denetlenip, Erzincan Ovası ve dolayının korunması da mümkündür.
ÖZ: Mermerlerin aşınmasını belirlemek için en çok kullanılan standart deney yöntemleri, Geniş Disk (Dikey)Aşındırma (GDA) ve Böhme Aşındırma (BA) deneyleridir. Bu çalışmada, GDA deneyinde uygulanan karşı ağırlıkyüklerin, cilalı ve mat yüzeyli örnek yüzeylerin ve farklı aşındırıcı tozların test sonuçları üzerindeki etkisininbelirlenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada, GDA deneyi için 48 adet 7x10x3 cm boyutlarında ve BA deneyi için 24adet 7x7x3 cm boyutlarında numune kullanılmıştır. Deneylerin sonucunda, mermer numunelerin mat yüzeylerininaşınma deneylerinde daha doğru sonuçlar verdiği tespit edilmiştir. GDA ve BA deneylerinde hem siyah renkli yapaykorundum hem de beyaz erimiş alümina korundum tozu kullanıldığında örnekler üzerinde birbirine yakın aşındırmadeğerleri elde edilmiştir. Ayrıca, GDA deneyinde numunenin anizotropisinin önemli olduğu ve sıkıştırma ağırlığınında oluk şeklini etkilediği deneyler sonucunda belirlenmiştir.
ÖZ: Bu çalışma, Bafa Gölü ve batısında kalan alanın hidrojeolojik-hidrojeokimyasal incelenmesini ve mevcutyüzey-yeraltı suyu ilişkisi ile kirliliğinin araştırılmasını kapsamaktadır. İnceleme alanı ve çevresindeki jeolojikyapının temelini Menderes Masifi kayaçları oluşturmaktadır. Menderes Masifine ait Jura-Kretase yaşlı mermerler,üzerleyen Neojen gölsel karbonatlar ve Kuvaterner alüvyon akifer oluşturan birimlerdir. Birçok kaynak ile kuyudanyeraltı suyu üretimi bulunmaktadır. Sırasıyla 23400 ve 56000 µS/cm iletkenlik değerlerine sahip Bafa Gölü ilejeotermal akışkan Na-Cl egemen sulardır. Tuzlu sularda deniz suyu karışım yüzdeleri hesaplanmıştır. Bafa Gölü;deniz suyu girişimi etkisindeki jeotermal sularla, yağışlarla ve Büyük Menderes Nehir sularıyla beslenmektedir. BafaGölü kuzeybatısında Menderes Masifine ait mermerlerden sağlanan ılık, tuzlu, karstik sular yöredeki balık çiftlikleritarafından kullanılmaktadır. Yaklaşık 2 m3/s debiyle üretilen sular, kullanım sonrası Bafa Gölüne ya da MenderesNehrine boşaltılmaktadır. Gölün kimyasını belirleyen süreçler bu suların karışımı ve buharlaşma etkisidir. Denizsuyu girişimi, denizden Bafa Gölüne kadar uzanan Akköy Fayı ile denetlenmektedir. Bafa Gölünün tuzluluğukirlenme işareti değil, doğal jeolojik evriminin sonucudur. Bununla birlikte Bafa Gölüne deşarj edilen yüksekçözünmüş madde içeren jeotermal sular, gölün ekosistemini olumsuz etkilemektedir. Düşük sıcaklıklı suların çekimyapıldığı kuyular, jeotermal kuyu olarak ruhsatlandırılmalıdır. Kullanım ardından amonyumdan arıtılarak mermerbirimine geri basılması, rezervuarın ve ekosistemin devamlılığı için en uygun yöntem olarak belirlenmiştir. Sularıniçme, hayvancılık ve alabalık üretimine uygunluk durumları incelenmiştir. Bafa Gölü ve çevresindeki yüzey yeraltısuyu ilişkisi belirlenmiş ve organik-inorganik analiz sonuçları değerlendirilerek yorumlanmıştır. Bafa Gölününsürdürülebilir su kaynak yönetimi için çözüm önerileri detaylarıyla sunulmuştur
ÖZ: Hidrojeolojik araştırma çalışmalarında akifer parametrelerinin belirlenmesinde yaygın yöntem olarak uzun süreli sabit debili pompa testleri uygulanmaktadır. Yeni açılan kuyularda (kuyu geliştirme çalışmaları tamamlandıktan sonra) kademeli pompa testi yapılarak, kuyunun akifer ile olan etkileşiminin ön analiz süreci gerçekleştirilmelidir. Kademeli (değişken debili) pompa testi çalışmalarından, akiferin iletimliliği (T) ve kuyu kayıpları gibi önemli parametrelerin analizinde yardımcı araç olarak kullanılmalıdır. Böylece uzun süreli pompa testi için doğru pompa seçimi ve akifer parametreleri hakkında daha güvenilir bilgiler elde edilmesi sağlanabilecektir. Yapılan bu çalışma Kayseri ili, Himmetdede beldesi sınırları içerisinde, madencilik faaliyeti yürüten işletmenin susuzlaştırma çalışmalarına katkı sağlamak ve hidrojeolojik yapının ortaya konulması amacıyla proje alanı içerisinde birçok gözlem kuyusu ve susuzlaştırma kuyusu açılmıştır. Açık ocak maden susuzlaştırma çalışmalarına katkısının önemli olduğu düşünülen SK- 1 kuyusunda gerçekleştirilen kademeli pompa testi ve sabit debili pompa testi sonuçları bu çalışmada tartışılmıştır. Çıkan düşüm değerlerine, farklı analitik çözüm yöntemleri kullanılarak akifer iletimliliği (T) ve kuyu kayıp katsayısı (C) değerlerinin hesaplamaları yapılmıştır. Uzun süreli pompa testinin farklı sayısal yöntemler kullanılarak analizleri sunulmuştur. Çıkan sonuçların karşılaştırmaları yapılarak, hem analitik hem de sayısal yöntemlerin, akifer parametrelerinin çözümüne sağladığı katkılar sunulmuştur.