ÖZ: Türkiye`de, birincil enerji kaynaklarından (kömür, su, petrol) üretilen enerji, değişik nedenlerle artan enerji gereksinmesini karşılayamaz durumdadır. Birincil enerji kaynaklarının bugüne kadar yetersiz değerlendirilmesi, dışa bağımlı enerji politikasının İzlenmesi, yatırım ve teknik olanaksızlıklar veya var olan olanakların istenen şekilde sonuçlanmaması ve Dünya enerji bunalımının Türkiye`yi direkt olarak etkilemesi, enerji darlığının ana nedenleri sayılabilir. Türkiye petrol gereksinmesinin % 30`nu yerli kaynaklardan üretmektedir. Petrole dayalı tüketim sanayisinin destek görmesi, hızla artan petrol fiyatları karşısında alım gücünün zorlanması, Türkiye`nin ekonomik darboğaza girmesinde ana etkenlerdir. Buna karşın petrol arama ve üretme çalışmaları yetersiz düzeyde kalmıştır. Görünür rezervi 7-8 milyar ton olan linyit de yurt çıkarlarına uygun olarak değerlendirilememiştir. Son Keban projesininde gerçekleşmesiyle 70 - 80 milyar kw/h olan su potansiyelimizinde % 12-15 kadarı değerlendirilmiştir. Bazılarınca kurtarıcı olarak gösterilen Nükleer enerji de enerji dargeçidini aşacak güçte görünmemektedir. Bugüne kadar saptanabilmiş 4600 ton U3O8 nükleer yakıt hammaddesi olduğu bilinmektedir. Ancak bunun 2300 ton U3Qa İlk bîr kısmının işletilebilir olduğu anlaşılmıştır, Bu işletilebilir rezervde orta güçte bir nükleer santralı yaklaşık 20-25 yıl civarında çalıştırabilecektir. Türkiye`nin enerji eğilimi, öncelikle kömür ve su potansiyellerini değerlendirecek yönde olmalıdır. Petrol aramalarına gereken önem ve hız verilmelidir. Dünya Nükleer Teknoloji gelişimi İyi İzlenerek kurulacak reaktörlerin bilinçli seçilmesi, Nükleer hammadde araştırmalarının hızlandırılması, kendi öz kaynaklarımıza dayalı ve nükleer teknolojinin yurdumuzda gelişmesini sağlayacak, dış kaynaklardan bağımsız bir enerji politikasının İzlenmesi uygun olacaktır.
ÖZ: Nükleer enerji hammaddesi olarak tabiatta mevcut iki element uranyum ve toryumdur. Bunlardan uranyum, bilindiği gibi halen yaygın bir şekilde çeşitli reaktörlerde kullanılmaktadır. Toryum ise sırasını bekleyen bir nükleer yakıt hammaddesi durumundadır. Uzmanların kanısına göre, toryum çevrimi ile çalışan reaktörlerin, 1980 lerin İkinci yarısından İtibaren, ekonomik olarak devreye girmesi beklenmektedir, İkinci Dünya Harbinden sonra bazı ülkelerde gizli bir şekilde başlatılan ve sürüdürülen uranyum aramaları giderek gelişmiştir. Modern uranyum arama yöntemleri bugün, Batı Bloku ülkelerinin bir çoğunda açıkça ve yoğun bir şekilde sürdürülmektedir. Ancak, aynı durum toryum aramaları için halen söz konusu değildir. Bilinen toryum yataklarının hemen hemen tümü, uranyum veya ağır mineral aramaları sonunda tespit edilmişlerdir, Bilinen uranyum yatakları `hakkındaki bilgiler, herhangi bir yeni arama programının temelini teşkil ederler. Bundan dolayı olumlu bir araştırma projesi, bilinen yatak tiplerinin temel tariflerini İçermek zorundadır. Zira arazi çalışmalarının tekniği, İlgili uranyum yatağının jeolojik yapısı ve tipi İle değişmektedir. Günümüzde uranyum aramaları, sadece radyometrik usullerden yararlanılarak yapılan prospeksiyon çalışmaları olmaktan çoktan çıkmıştır. Modern uranyum aramaları bugün, uzman uranyumcu jeoloji mühendislerinden oluşan ekiplerce, İleri seviyede geliştirilmiş radyometrik cihaz ve metotların yanısıra, çeşitli jeofizik ekipmanı ve jeolojik teknolojinin yardımı İle yapılmaktadır.
ÖZ: Tüm ülkelerin, yeraltı kaynaklarını, Çağın ekonomik koşullarına uygun olarak araştırıp İşlettiği dünyamızda; Ülkemizin, bugünü ve geleceği bakımından çok önemli olan yeraltı kaynaklarımızın araştırılıp işletilmesinde yönlendirici etkisi olan jeolojinin yeri yeterince kavranamamıştır. Özellikle yeraltı ve yerüstü tüm işletmelerde, vakit geçirilmeden işletmeye yön verebiIecek jeoloji ekiplerinin oluşturulması zorunlu hale gelmiştir. Gerekli yasal düzenlemesi yapıImalıdır.
ÖZ: Ereğli Kömürleri İşletmesi`nce Amasra Demircidere`de açılan deneme ocaklarının + 40 düzeyinden, İşletmeye geçiş arefesinde, palinolojik İncelemeler yapmak üzere 45 örnek almıştık. Bu örnekler üzerinde yaptığımız çalışmaların amacı, kömürün yeraltından çıkarılmasında ortaya çıkan bazı işletme sorunlarının, Pa-Minoloji yardımı İle çözümlenmesidir. Yazıda, bu sorunlar ve alman sonuçlar açıklanmaktadır,
ÖZ: Makalenin amacı Batı Toroslar`da yer alan Alanya masifine ilişkin petrolojik ve yapısal sorunları tartışmaktadır. Alanya masifinin yapısal konumuna ek olarak metamorfizma derecesi ve barlk türü, köken kayaçlar ve son etkin deformasyonun yaşına ilişkin görüşler sunulmaktadır. Gündoğmuş bölgesinde glokofan+pistasit parajenezi ile ortayüksek yük basıncı, yüksek su buharı basıncı; Alanya bölgesinde ise yüksek su buharı basıncı ile olasılı olarak Barrow tipi hidrostatik basınçlar önerilmektedir. Ancak Alanya bölgesi için herhangî bir jeobarometre saptanamamıştır. Metamorfizme derecesi ankimetamorflzma düzeyinden düşük dereceli metamorfizmanın yüksek sıcaklık kesimine (Winkler, 1974) değişen (yaklaşık 500sG) ve Horriblend + An,7 izogradma erişmeyen sıcalıklara karşılık gelmektedir. Köken kayaçlar pelitik ve karbonat kayaçlar ile ikinci derecede bazaltik lav akıntılarından oluşmaktadır. Üst Triyas yaşlı konglomeraların içerdiği metamorf kayaç kırıntıları son etkin deformasyonun Üst Triyas öncesi olduğuna işaret etmektedir. Yapısal konumu tartışmalı olup Fransız araştırmacılar (Brunn ve diğerleri, 1973 Monod, 1978) ve Özgül (1976) Helvetİk tip naplardan oluşan bir yapısal modeli benimsemektedirler. Blumenthal (1951) ve Demirtaşlı ve diğerler! (1977) tarafından savunulan görüşleri destekleyen, özellikle Jura`dan daha genç önemli yatay hareketler aleyhine kuvvetli kanıtlar getirilmektedir Otoktona (Geyikdağı Birliği; Özgül, 1976) bağlantılı aynı zamanda Alt Triyas yaşlı akıncıbeli formasyonunu (Demirtaşlı tarafından tanımlanmış) ortak-olarak örten Jura transgresyonu bu kanıtların önemlilerlndendir. Tüm istifin bir okyanus kabuğuna bağıl hareketi olasılıdır. Bunun dışında Alanya masifi Batı Torosların stratigrafik ve yapısal temelini oluşturmaktadır. Enine kesit Tersiyerde gelişmiş kuzeye eğimli ekaylardan oluşan normal bir istiftir
ÖZ: Türkiye`nin son derece gereksinim duyduğu ve şimdiye kadar sadece batı ve kuzeybatıda (İstanbul, Bilecik, Zonguldak) olduğu saptanan ateş kili (fireclay) sahalarına ek olarak orta Anadolu`da, Çankırı`da önemli ve büyük ateş kili sahaları bulunmuştur. Orta derecede ateşe dayanıklı olan killerle beraber bentonlt ve düşük derecede ateşe dayanıklı niteliğindeki killerde bu oluşum İçindedir, Volkanik sahalara bağlı olarak organik maddelerle beraber üst miyosen`de çökelen killerden oluşan Korgun sahasının detay etütleri iki yıldan beri devam etmektedir. Ateş killeri başta İngiltere olmak üzere bir çok ülkenin sanayisinde Önemli bir yeri olup aynı zamanda da büyük bir döviz kaynağıdır. Bu nedenle, Çankırı`da saptanan ateş kili sahaları orta Anadoluyu ateş kili yönünden önemli bir sanayi bölgesi haline getirebilir.
ÖZ: Tünel açma makinaları`nın performansı labarotuvarda saptanan yalnızca direnç parametreleriyle değil, aynı zamanda eklem, tabakalanma düzlemleri ve kayadaki diğer süreksizliklerden de fazlaca etkilenir. Bu etki tünel açımı sırasında İki biçimde gözlenir; birincisi, tünelde İksa, aşırı sökme, su basmanı ve pasa temizleme gibi sorunlara neden olan tünel tavanı yada aynasından blokların göçmesi ikincisi, tünel açma aygıtının kazı işlemi sırasında blokları yerlerinden oynatması.
ÖZ: Mühendisler ve müteahhitler geçmişte kazandıkları bilgi ve deneyimleri, barajların planlanması ve yapımına uygulamalarına rağmen, yine de zamanımızda yapılmakta olan barajların küçük bir yüzdesi hala yıkılmaktadır. Yıkım sonucu oluşan sel baskınları, çok sayıda insanın ölümüne ve milyonlarca liralık maddi zararın meydana gelmesine neden olmaktadır. Arizona`daki dolgu tip bir barajın çevresinde meydana gelen borulanma, olayı barajın yıkılmasına neden olmuştur.
ÖZ: Madenlerden alman vergiler başlı başına bir İnceleme konusudur. Şimdiye kadar maden mevzuatının çeşitli konularına ilişkin yazılar yayımlanmış olmasına karşın «Maden arama ve işletme hakkı kazanılırken veya kazanıldıktan sonra Devlete ödenen vergiler nelerdir?» konusuna değinilmemiştir. Yazıda mevcut yasalara göre durum ortaya çıkarılmış, maden haklarının nitelikleri ve çeşitli evrelerde yapılan Ödemelerden bahsedilmiştir. Ayrıca madenlerde. Devlet hakkının nasıl saptandığı belirtilmiş ve 1978 yılı Devlet hakkı tarifesi yazının sonuna konmuştur. Burada maden yasası ve harçlar yasasına göre zorunlu olarak ödenen vergiler açıklanmıştır. Özellikle son yıllarda para değerindeki hızlı düşüşler yıllarca önce saptanan vergi ve harçları eleştirilecek bîr duruma getirmiştir, Amaç her yönüyle aksayan maden yasasının bu yönünü de sergilemektir. Nasıl olması gerektiği konusunda bir takım önlemler sıralanarak, soruna yaklaşımda bulunmak, çözüm getirmek istenmiştir.
ÖZ: Fille ve benzeri tortul kayaçların bünyelerinin saptanması, değişik çözücülerde en çok çözen etoller bazı elementlerin çözümlemesi ve kil minerallerinin yapısının bozmadan kil tiplerinin saptanması en uygun çözücü araştırılmış ve NaOH, CH3-COONa, HCI ve H2SO4 in 1 M, 0.5 M ve 0,1 M`lik çözeltileri kullanılmıştır. Sonuçta bünye çözümlemesi İçin en uygun disperse edici olarak 0.1 M H2SO4, elemente! çözücüler olarak Ca++ elementi İçin 1 M HGl`in, Mg+* için 0.5 M HjSO4, N a+ ve K+ için ise 1 M H2 SO/in en uygun olduğu saptanmıştır. Kil mineralleri saptanmasında kullanılacak en uygun ön İşlem çözeltileri ise, sırasıyla 0.5 M Na OH ve 0.1 İM HCI tir.
ÖZ: Bundan Önceki Plan hazırlık çalışmalarında olduğu gibi, 4. Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlık çalışmalarına da özel İhtisas komisyonları çalışmalarından bu yana katılan TMMOB ve Odalarının 4. Plan Konusundaki görüşler aşağıda sunulmaktadır.