ÖZ: Gedik ve Emet havzalarında. Tersiyer ve Kuvaterner yaşlı çökeller ve volkanitler geniş sahalarda yayılım gösterirler. Temel kayaçlar Üst Kretase ve öncesi yaşh olup Neojen yaşlı kayalar diskordans olarak bunlar üzerinde yeralırlar. Miyosen ve Pliyosenin karasal ortam çökelleri dağlar arası havza oluşukları halinde değişik fasiyeslerde temsil edilirler. Kesin radiometrik, paleontolojik ve pollen analizi verileri ve yaşları saptanan Miyosen ile Pliyosen kayaları arasında açısal uyumsuzluk vardır. Bu diskordans özellikle çalışma alam güneyinde belirgindir. Her iki devirde çökelmiş olan kayaları etkileyen volkanik olaylar olağandır. Olasılı Pliyo-Kuvaterner ve Kuvaterner akarsu ortamında çökelen kaba taneli detritiklerle temsil edilmektedir.
ÖZ: Çukurca-Taşbaşı fosil plaser zuhuru Kambriyen yaşta kuvarsitler içerisinde yataklanmış aynı yaşta (sinjenetik) bir oluşuktur. Zuhurdan alınan örnekler üzerinde yapılan mikroskopik çalışmalar sonucu rutil içeren hematit, rutil, kromit, ilmenit, limonit, pisüomelan, pirotüı, kalkopirit, zirkon ve turmalin gibi ağır minerallerle birlikte kuars, serizit, klont ve muskovit izlenmiştir, Gerçekleştirilen mikroskopik incelemelere dayanılarak yapılan kimyasal analizler cevherin yüksek toplam Fe2O3, TiO« ve ZrOb içerdiğini ortaya koymuştur. Sahada rezerv artırıcı yönde yapılacak çalışmalar olumlu sonuçlanırsa, Çukurca-Taşbaşı fosil plaser zuhuru Ti, Fe ve Zr bakımından ekonomik olabilir, Aynca zuhurda kronüt mineraline rastlanmış olması, bu mineralin Prekambriyen yaşta lütrabamklerden olduğuna işaret eder.
ÖZ: Bilindiği gibi çeşitli derinliklerdeki jeolojik formasyonların içinde bir takım oyuk ve boşluklara rastlanması olağandır. Bu yanda adı geçen-özellikle gama dolgulu-boşlukların laser ve storeofotoğrafik yöntemlerle incelenmesi konu edilmektedir.
ÖZ: Bu çakmada nikelin hangi Jeolojik ortamlarda ve ne gibi parajenezler içerisinde bulunduğu düzenmeye çalışılmış ve böylece 14 yatak tipi belirlenmiştir. Öte yandan ülkemizin nikel olanakları araştırılmış ve yedi değişik nikel yığışımı beklenebileceği saptanmıştır. Bunlar Türkiye`nin jeolojik ve metallojenik verilerine dayanılarak önem sırasına göre sıralandırılmışlardır. Nikel dünyada ultramafik kayaçlara ve bunların bozuşması sonucu gelişen lateritik demir yataklarına bağlı olarak bulunduğuna ve ayrıca asit plütonların nikel yataklarının teşekkülünde önemli bir paylan olduğuna göre gerek ultramafik kayaçların gerekse asit plütonların önemli alanlar kapladığı Türkiye`de büyük bir nikel potansiyeli olması gerektiği savunulmuştur. Keza Güneydoğu Anadolu`da 20.000 km2 lik bir alanda mostra veren asfaltitlerde yan ürün olarak bulunan nikelin, 1 ton asfaltit külünde 3,2 kg Ni ve diğer kıymetli metallerin (Mo, V vs.) kazanılması üzerinde durulmuştur.
ÖZ: Eşme-Örencik kaplıcası Uşak`ın 33 km GB`smda yer almaktadır, Bölgede gözlenebilen en yaşlı kayaçlar Paleozoyik gnays, şist, kuvarsit ve mermerleridir. Bu seri üzerine uyumsuz olarak Miyosen konglomera, kumtaşı, kiltaşı ardaşık birimi gelmektedir. Pliosen konglomera, kumtaşı ile başlamakta gölsel kireçtaşı, marnlarla emmektedir, Kuvaternerde traverten, taraca ve alüvyonlar gelişmiştir. Volkanik işlev Tersiyerde başlamış Kuvaternerde de sürmüştür. Sıcaksuları depolayan birincil kayaçlar; kuvarsitler ve mermer mercekleri olup, ikincil olarakta bol eklemli gnayslar görülmektedir. D-B doğrultulu fay ve çatlaklar boyunca kaynaklar yüzeye çıkmaktadır. Isıları 27°-386C, toplam debi 4^23 İt/sn dır. Kaplıca yakınında yapılan Uranyum Arama sondajı sıcaksu kaynaklarını kurutmuştur. Daha sonra önerilen noktada yapılan sondajla 38.5 ÖC ısıda, 36,5 İt/sn su elde edilmiştir.
ÖZ: 1969 yılında doldurulmuş bulunan Yunanistan`daki Kastraki toprak barajının rezervuarı kenarında meydana gelen beş önemli kayma sahasının duraylılığı yazar tarafından incelenmektedir. Her yamaç için, iki boyutlu sonlu eleman analizini kullanarak, olası kayma alanları saptamıştır, Rezervuarın doldurulmasıyla ve rezervuar etrafındaki yamaçların yeraltı suyu seviyesinin yükselmesinin neden olduğu kuvvetler, bu sahaların kaymasına neden olmuştur. Kastraki rezervuarı, Pindus dağlarının batı kısmına yakın bir yerde, çoğunlukla ayrılmamış, kırıklı ve şiddetli olarak kıvrılmış kaim bir fliş serisi içerisinde yer almaktadır. Fliş serisi, birbiri içerisine girmiş kumtaşı ve silttaşı`nın ve yer yer konglomeraları içermekte olup, Orta Eosen-den Alt Miyosene geçen zamanda oluşmuştur. Kayma sahalarında paralel tabakalar halinde, çeşitli derinlikte, yüzeye yakın ve düzensiz dağılım gösteren üç ana kaya tipi bulunmaktadır. Genellikle, konglomeralar ve kumtaşları daha derinde yer alan silttaşlarının üzerinde bulunmaktadır.
ÖZ: Modern endüstride petrolden sonra bakır en önemli yeri olan gereksinme maddelerinden biridir. Son zamanlarda üretimin fazla oluşu, Amerika ve Kanada`daki baa büyük bakır madenlerini kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Çalışmalarını sürdüren madenler de az bir üretimle zarar etmemek için çalışmaktadırlar. Büyük işletme programları yapmış olan şirketler ise, programlarını değiştirmek veya çalışanlarının bir kısmını işten çıkarmak durumunda kalmışlardır. Para yatırımı yapan şirketler ise zor durumdadırlar. Dünyanın son yüzyıldaki bakır üretimi yılda ortalama |% 4 oranında artmıştır. Bu artış sanayileşen ülkelerde nüfuz artışı ile orantılıdır. Dünya ülkelerinde M§i başına 12 kg* bakır tüketimi ve Amerika ve Kanada başta gelmektedir. Avrupa`daki tüketim miktarı kişi basma 6 kg; gelişmekte olan ülkelerde ise bu miktar kişi toplamı ancak 0,5 kg* civarındadır
ÖZ: Bitlis rejyonal metamorfik kayaçlar içinde bulunan kuvars, spesartm, serizit, biotit, klorit, diopsid ve aktinolitli şistler yani gonditler olarak tanımlanmışlardır. Bu kayaçlar içinde maden mineralleri olarak alabandin, pirotin pafit, sfaJerit, pirit rutil, kalkopirit, arsônopirit, pararammelsberjit, markaait, fahlere ve nikelin saptanmıştır. Ayrıca az miktarda titanit, apatit, zirkon ve topaz gibi mineraller izlenmiştir. Sayılan tüm mineraller detaylı olarak incelenmiş, aralarındaki ilişkiler ortaya çıkarılmaya çalışılmış ve bu çalışmadan elde edilen verilere dayanılarak, şistlerin (gonditlerin) psamitlerle pelitler arasındaki ince taneli klastik tortulların rejyonal metamorfizması sonucu oluştukları görülmüştür.
ÖZ: Doğu Akdeniz`deki en son jeofiziksel sonuçlar kısaca gölden geçirilmiş ve tartışılmıştır, Levanten Denizinden ayn olarak (sonuçlar yeterli değildir) gravite anomalileri Mpm kıvrımlı alanın güneyinde geniş ve düzgündür (Afrika karakteri). Manyetik alan lineasyonların ve herhangi diğer manyetik anomalilerin bulunmadığını belirler. Derin yansıma Sismiği, Alpin dağoluşu yaylarının ön kısımlarıyla ilgili alanlar için sıkışma karakterlerini ve bindirmeleri aşikar. Doğu Akdenizin geri kalan kısmı Afrika çökel dizisinin platform tipindeki devamıdır. Burası faylıdır ve en onundan Üst Kretase`den başlayan çok kaim bir çöke sıralanımıdır. Bu çökellerin iğinde hemen her yerde bulunan ve yer yer çok büyük kalınlıkları ulaşan üst miyosen evaporitleri yer alır. Bu çökel düzeylerinin derinlik kalınlıkları genellikle kuleye do^u artar. Çok kalın bir çökel dizisinin bulunması, her yerde gözlenen çok düşük ısı akısı değerleriyle hem de bir granit düzeyinin olasılı varlığını ve 26-27 knUik bir (minimum) kabuk kalınlığını belirleyen çok BM) derin kırılma sismiği sonuçlarıyla kanıtlanmaktadır. Doğu Akdenizin tüm kuzeysının, Tersiyer Alpin dağ oluşu sırasında yoğun bir biçim değiştirmeye (kıvrımlanma, faylanma ve bindirme) ve daha sonra da yayılma ve dalmaya uğratılmıştır. Doğu Akdeniz`in geri kalan kısmı ise tektonik olarak, dağoluşu sonrası evrede ve daha ilk olarak da zamanımızda, başta yarı eklem ve yarı boylam derin çizgi özellikleri şeklinde dalma ve faylanmalarla karaktertedir. Kuzey kısmı yakın zamanda önce sıkışma hareketlerine sonra da güneye doğru bindirmelere uğramış olan bu alan Afrika kratonunun dalan kenar zonununun temsilcisidir.