PDF Olarak Görüntüle
ÖZ: Su, canlı (insan, hayvan, bitki) yasamında vazgeçilemez bir gereksinmedir. Bu gereksinimin kullanım, ve temini .insanoğlunun gelişim süreci içerisinde değişimler ve gelişimler göstermektedir. Yaşamın kaynağı olan su, yerüstünde (Akarsu, göl,, deniz) ve yeraltında (daneter arası ve çatlaklardaki yeraltısuyu) bulunmaktadır. Yerüstüsuları çeşitli yöntemlerle toplumun yararlanması, için kullanılmaktadır. Ancak, her gereksinme duyulan alanda ve her zaman yerüstü suyunun `bulunması, olası değildir. İşte bu neden ve suyun kesin gerekliliği yeraltısularının araştırılma önemini ve amacını gerçekleştirmiştir. Son yıllarda tarımsal alanlarda sulu ziraat artmış, gelişen endüstri ile birlikte fabrika atölye ve benzeri kuruluşların su ihtiyacı da çok fazlalaşmıştır. YerüstusuIarında yararlanmanın kısıtlanması ve kirlenmenin fazlalaşması bu alanlarda yeraltısuyu kullanımım özendirici yönde geliştirmiştir.
ÖZ: Gnays gözlü gnays, granit ganys ve mağmatitten oluşan Menderes masifi çekirdeği üzerine, zor saptanabilen bir diskordans ite1 in.ce taneli gynays, granattı şist, muskoviüi kuvarsit, Marit-kloritoidli şist, kalkgist ve fillattan alıngan, metamorfik bir istif gelir. Bunların üzerine de yoğun saptanamayan bir diskordansla, tabanda, kuvarsa çakıltaşı içeren filial, dolomit, kristalime kireçtaşı, -kırmızı kireçtaşı ile eksotik blok içeren türbiditik kumtaşı ve grovaklar gelmektedir. Bu iki istiften oluşan örtü birimlerinin yaş sının, Üst Devoniyenden, Faleosen`e kadar uzanır. Olasılı Töras kuşağına ait olan ve masifteki kayalarla deneştirilerek yanal devamlılığı saptanan birimler, ekaylı bir yapı oluşturarak tekçe ve/veya tümü ile masifin örtüsü, üzerine itilmişlerdir.
ÖZ: 15 yıldan `beri izlenen planlı, ve karma ekonomi, gereğince devletin yüklendiği, büyük miktarda sermaye gerektiren alt yatırımları, bağımlı, düzenin bir ürünü olarak 1979`a gelindiğinde açık bir biçimde ve ivedi bir sorun olarak, kendini, duyurmuştur. Altyapı çalışmaları içinde birincil derecede önemli olan enerji üretimi özellikle de elektrik enerjisi üretimidir. Gerçekte enerji çıkmazının nedeni doğal kaynaklarımızın yetersizliği değil aksine bit kaynaklarımızın israfı ve atıl bırakılmasıdır. Bugün Enerji gereksinmesinin ancak yansı -yurt. içi kaynaklardan karşılanabilmektedir. Bu oranın 1985`lerde ise %30-35`e düşmesi olasıdır.
ÖZ: Makale ofiyolitli melanjların karmaşık oluşum süreci ile yerleşme yaşına ilişkin sorunları tartışmayı amaçlamaktadır. Görüş ayrılıklarına neden olan hususlar` aşağıda sıralanmıştır. 1. Ofiyolitli melanjlarda karmaşık oluşum süreci yeterince aydınlanmamışlar. Ofiyolit yerleşimini takip eden dönemlerde çökelmiş kayaçların karmaşık içinde olması halinde yerleşme yaşı içerilen bloklardan daha yaşlı olabilecektir. 2. Ofiyolitler-kıta üzerine yürürken sığ şelf bölgesine ulaşmadan çakıl vermeleri olanaksızdır. Bu nedenle çakıl içeren dentritik seviyelerin altında (kıta tarafında) ofiyolit bulunması zorunludur. Bu durum, ofiyolit çakılı içeren devamlı çökel istiflerin altında ofiyolitlerin bulunması gerektiğine işaret eder. S. Ofiyolitli melanj sözcüğü jenetik bir bir terim gibi kullanılmaktadır. Oysa deskriptif nitelikte olup aynı tektonik ortama ait kayaçlardan oluşması gerekmez, örneğin yerleşmiş bir ofiyolit lata kenarı volkanizması ile kesilebilir. Ofiyolit olarak tanımlanan bazı çökel kayaçların ise yerleşme sonrası çökelmiş olması mümkündür. Yeterince araştırılma yapılmadan öne sürülen modellerde ofiyolit olarak tanımlanmış kıta kenarı volkanizması, ofiyolit olarak tanımlanmış sığ şelf çökel istifler bu kavram kargaşasının tipik ürünleridir. 4. Çalışma varsayımları, örneğin Üst-Kretase`de kapanmasını tamamlamış. Mezozoyik okyanus tabanı, sorunlara çözüm getirilmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle aslında açıklanabilecek çelişkiler gözden kaçmaktadır. Sonuçta, ofiyolitlerin yerleşme yaşının en azandan Mesozoyik öncesi olacağı önerilmektedir.
ÖZ: Endonezya`nın Java adasında yapımı tasarlanan Sempor Barajı için yapılan yerinde yükleme ve kaya kayma deneyleri temel araştırmalarıyla birlikte aşağıda anlatılmaktadır. Baraj yapısı temel görevi sulama olacak olan, Güney Kolu; çok amaçlı, projesinin bir parçasıdır. Baraj orta Java`nın küçük bir kasabası olan, Gombong`un yakınındadır. Proje`nin ana amacı Kebumen ve Karanganyar ovalarındaki 11125 hektarlık çeltik tarlalarının sulanmasıdır. Bunun yanında proje taşkın kontrolü yapacak ve 1.1 MW gücünde enerji üretecek bir hidroelektrik santrala da sahip olacaktır. Ayrıca gölde biriktirilecek suda balıkçılık endüstrisinin geliştirilmesi ve çevrenin turizme hazırlanması düşünülmektedir.
ÖZ: Menderes Masifinin batısında kalan Başlamış köyü. dolayında Eosen yaşlı Başlamış formasyonu temelde yer alan ofiyolitli seri üzerine açısal bir diskordansla gelir,, Tabanda ofiyolit çakıllarından oluşmuş bir çakıltaşı ile başlayan formasyon, üste doğru kumtaşı, marn, kireçtaşlarını kapsar. Uerdiyen, Küviziyen ve Lütesiyen katlarını içeren bu formasyon üzerine olasılı Oligosen, yaşındaki kızıl renkli çakıltaşı-kumtaşı ardalanması uyumlu olarak gelir. Miyosen -yaşındaki çakıltaşı ve volkanitler bu serileri diskordans olarak üstler.
ÖZ: Altın içerikli İzmir, Salihli-Sart Üst boz konglomeralarından M.T.A. Enstitüsü, Maden. ve Teknoloji daireleri tarafından elde edilen ağır mineral, konsantrelerinin, mikroskopik incelenmesi sonucu, nabit altın ve alaşımları yanında şu mineraller saptanmıştır, a) Sülfidler olarak sırasıyla: pirit, markasit, kalkopMt, sännober, sfalerit, pirotin, fahlerz arsenopirit, galenit, bornit, kovellin ve realgar .görülmüştür,, b) Oksidler olarak sırasıyla; manyetit+ilmeno-manyetit, rutil+anatas, hematit+ilmeno- hematit, ilmenit, kromit, spinel ve pirolıızit izlenmiştir,. c) Hidroksitler olarak sırasıyla; limonit ve pisilomelan, bulunmuştur. d) Silikatlar olarak, sırasıyla, granat, zirkon, dişten,, turmalin ve hornblende ayrıca fosfat olarak apatit saptanmıştır. Çeşitli, renk, tonları gösteren altın, tane kesitlerine uygulanan elektron mikroskop analiz leri, bu. kesitlerin, altın yanında gümüş, bizmut, cıva, talyum., .iridyum,, bakır, jermanyum, osmiyum ve`demir gibi metaller içerdikleri ve altının bu metallerle alaşım halinde bulunduğu ` ortaya çıkmıştır. Yan kantitatif optik spektrpgrafi analizleri sonucu, ppm mertebesinde kalay içeren ağır mineral konsantreleri üzerinde yapılan mikroskopik, zenginleştirme ve yarı kantitatif optik şpektrografi .analizleri sonucu kalayın kesinlikle rutü` mineraline bağlı ve bu mineral -kristal strüktürine girdiği bulunmuştur.
ÖZ: İnceleme alanı,, Ilgaz masifinin kuzeydoğu etekterinde, Kastamonu ilinin 42 km güneydoğusundadır. Bölgede Birinci, ikinci ve Üçüncü Zamana ait, oluşuklar yer almaktadırlar. Birinci zaman, Ilgaz dağının tabanını oluşturan ve sériât şist şeklinde yüzeylemektedirler. Şistler içerisinde ayrıca, yumrulu kristalize kireçtaşı bloklar bulunmaktadır. İkinci zamanın karekteristiği ise neritik zonda çökelmiş ve kireçtaşı fasiyesinde gelişmiş olan bir Üst Kretase olup Mestrihtiyen yaşım veren fosilleri içermektedir. Üçüncü zaman, bol fosilli mikro ve kriptokristalen kireçtaşlarıyla temsil edilmekte Ye aynı zamanda yersel olarak kumtaşı, konglomera ve bazalt yüzekleri de görülmektedir. Bu birimlerin Paleojen as devrine ait oldukları fosilleriyle saptanmıştır. Bölge, Alpin, orojenik, fazlarının, etkisi, altında kalmış ve bunun sonucu nikel için ümitli, görülen yerler vardır. Bu noktalardaki nikel tenoru % 0.27 ye kadar çıkmaktadır.. Ayrıca iki. ayrı kafa halinde kromit ile tek bar yimek halinde asbest oluğumu görülmektedir.
ÖZ: Kink-bandlar (1) belirgin bir morfolojinin küçük monoktinal veya sigmoidal kıvrımlarıdır. Aynı zamanda, katılar içinde iyi geliş- .miş ve düzlemsel yapraklanmanın mekanik olarak etkilenmesiyle oluşan deformasyonun genel şeklidir. Tipik bir sağ enine kesit örneği şekil 1 de sunulmuştur. Bir bantta iki paralel veya yaklaşık, paralel düzlemlerle sınırlı ve arasındaki orijinal yapraklanma, normalden belirgin şekilde farklıdır. Hills (2) tarafından kink düzlemleri olarak adlandırılan, bu sınırlı düzlemler Willis (3) tarafından keskin açılı kıvrımlar çiftinin eksen yüzeyleri olarak `tanımlanmıştır.
ÖZ: Bilindiği gibi granüler zeminler üzerinde kesme veya S-dalgasının elde edilmesinde en, büyük güçlüğü, bu dalganın, sahada etkin şekilde yaratılması teşkil etmektedir. Diğer taraftan S-dalgasının yayılımı sırasında zeminde meydana gelen deformaşyon nedeniyle enerji kaybı önemli almaktadır. Bu nedenle kesme dalgası mesafenin .artması hainde: çok` büyük sönüm göstermekte ve kayıtlar üzerinde belirgin bir şekilde elde ©dilmesi zorlaşmaktadır. Aşağıdaki araştırmalardan, esas gaye iki gurup altında toplanabilir. a) S-kesme dalgasının. 200 metre derinliğe kadar etkili bir şekilde elde edilmesi için. geliştirilmiş yeni bir yöntemin sunulması. b) Bu dalganın elde edilmesini takibinde aşağıdaki mühendislik problemlerin çözümünde nasıl uygulanacağının incelenmesidir. Bunlar sırasıyla: SPT (Standart Penetrasyon Test) sonuçlarıyla kesme veya S^dalgası ve P-dalgası hızlarıyla ilişkilerinin araştırılması ve zeminlerin YUMUŞAK-SERT arasındaki yerlerinin bulunması. Deprem, bölgelerinde yapımı öngörülen köprü, üst geçit v.s. gibi mühendislik yapıların oturacağı zeminlerin (Tpp) hakim titreşim periyotlarının hesaplanması .Dinamik poisson oranı "p," hesaplanması "ve arazideki Gmax-ix ve arasındaki ilişkilerin saptanması. ` Titreşim, yapan aletlerin, oturacağı zeminlerde elastisite modülü Ed`nin saptanması Heyelan sahalarında yamaç aşağı etkili olan kayma modülü G:llıaX değerinin bulunması olacakta