ÖZ: Resifler, karbona! çökelme sistemleri içerisinde, deniz düzeyi oynamaları paleontoloji, paleontoloji ve petrol araştırmalarındaki önemleri nedeni ile uzun yıllar boyunca ayrıntılı olarak incelenmişlerdir. Günümüzde resifler ve resifal karbonatlar konusunda yayınlanmış geniş bir bilgi birikimi bulunmaktadır. Bu derleme niteliğindeki yayın., resif konusundaki çalışmalara katkıda, bulunmak; amacıyla hazırlanmıştır. Resif, katı ve dalgaya, dayanıklı organik bir yapıdır. Bu. yapı çatı oluşturucu iri iskeleti metazoalar (mercanlar, mercanımsı algler) ile kabuk, bağlayıcı foraminiferler, çeşitli kalkerli algler, hyozoalar, mollusklar, süngerler gibi diğer çatı bağlayıcı ve çökel üretici işlevleri gören organizmalardan oluşur,. Resifler, pasif kıta kenarlarındaki şelflerin, veya. karbonat platformlarının bol ışıklı, oksijen ve besleyicilerle zengin. ılık sığ sularında, gelişir. Bir resif büyümesi ve gelişimi resifi, oluşturan, organizmaların doğası, deniz tabanının topografyası, deniz düzeyi oynamaları, dalga enerjisi gibi. bir dizi ` fiziksel ve biyolojik faktörler tarafından denetlenir, Resifler, biçimleri ve boyutları farklı olmakla, beraber asimetrik bir profil, gösteren morfo-ekolojik kuşaklar ve fasiyesler ile karakterize edilen, topoğrafik bir yapı oluştururlar. Resifler, jeolojik geçmiş boyunca, evrim geçirerek Prekambriyen ve Erken Paleozoyik`in stromatolitli yığışımlarından, Mesozoyik`teki Tubiphyt`li mercanh ve rodistli resiflere, Tersiyer ve. günümüzde ise seleraetinian mercanlar ve mercanımsı alglerin oluşturduğu organik çatıdokulu resifler konumuna gelmişlerdir.
ÖZ : Piroklastik kayaçlar grubunun bir çeşidi olan ignimbrit kalen tartışmalı bir jeoloji problemidir. Yaygın bulunuşu, pumis volkanik cam ve litik parçalar içermesi dolayısıyla ilgi çekmektedir. Güncel volkanlarda izlenemeyişi bu ilgiyi artırmaktadır. Bol pumis içeren sıcak yerleşimli ve laminar akan piroklastik akma. ürünleridir. Bazen kaynaşma gösterebilir. Eş anlamlı kullanılan bazı terimler tüf akması, pumis. akması, kaynaklanmış tüf, kaynaklı çamur akması ve sıcak kül atamasıdır.
ÖZ : Gerede - Ankara ve Çevre Otoyolu. (GAAPM), toplam uzunluğu 3600 km olarak planlanan, Türkiye Otoyolunun (TM); yaklaşık 270 km lik bölümünü oluşturur .TM Transit Avrupa Otoyolunu (TEM),, komşu, ülkeler olan Iran, Irak ve Suriye`ye bağlayacaktır. GAAPM çok sayıda viyadük, köprü, üstgeçit, altgecit yüksek dolgu ve yarma ve büyük Ölçükle menfez yapılarını içermektedir. Gerede - Ankara bölümünde her yönde olmak ü/ere dört adet 3,75 m lik şeritler varken Çevre Otoyolunda beş adet 3,75m lik şeritler projelendirilmiştir. Proje parametrelerinin belirlenebilmesi için ayrıntılı yerüstü ve yeraltı jeoteknik .araştırmaları ve eksiksiz bir deneyler programı tamamlanmıştır. Bu anlamda 25ÖÖÖ`iik bölge, 50Ö0"lik çevre ve 1000`lik alansal mühendislik jeolojisi haritaları hazırlanmıştır. Çok sayıda araştırma kuyuları çukurları ve hendekleri açılmıştır., Çok sayıda arazi ve laboratuvar deneyleri, sonuçlandırılmıştır. Tamamlayıcı araştırma olarak jeofizik calışmalarda yer verilmiştir. Güzergah boyunca haritalanabilen litolojilerden bazılarını yaşlıdan gence vermek gerekirse : nıetadetritik» permo-Trias kireç taşları, metavolkanik, tektonolortul oluşuklar, ofiyolit, çoğunlukla püskürük olmak, üzere mağmatik kayaçlar, denizel ve gölsel tortullar, althyon kolüvyon. ve yamaç molozları seklinde sıralanabilir. Bu. litolojilerin mühendislik özellikleri konu içersinde kısaca verilmiştir. Otoyolda normal faylar ters ve bindirme faylarından daha sık bulunmaktadır. Yolu. özellikle dar açılı kesen büyük fayların projeye olumsuz etkisi çok büyük boyutlardadır. Diğer yapısal özelliklerle örneğin kıvrım,, uyumsuzluk» tabaka ve eklemlerle yol boyunca sık sık karşılaşılmaktadır. Bütün bu özelliklerin ayrıntılı olarak ortaya konması doğal uygun proje parametrelerinin seçimini sağlamaktadır. GAAPM azımsanamayacak sayıda nehir, ıçme^uyu baraj göleti ve bataklıkların üzerinden geçmektedir. Uygun proje ortaya, çıkarabilmek için, bu tür yerlerin boyutları ve temel kaya yüzey şekillerinin kesin belirlenmesi gerekmektedir. Sığ akiferler, yumuşak ıslak zeminler sığ basınçlı ve sızıntı akifeleri, kaynak ve sızıntılar bu güzergahta çok sık rastlanan, hidrojeolojik özelliklerden bazılarıdır. Bu tür hidrojeolojik özelliklerin yolun duraylılığını doğrudan etkilediği bilindiğine göre hidrojeolojik araştırmanın önemi yadsımayacaktır.
ÖZ: Madenler, bir kez tüketildikten, sonra, yerine yenilerini koyabilme olanağı olmayan yani "`yenilenebilir`" kaynaklar olmadığından, rasyonel bir şekilde işletilmeleri gereken, yüzlerce, hatla milyonlarca yıl süren jeolojik olaylar sonucunda oluşan, toplumun ortak mallarıdır.Kişilerin, verecekleri bir uğraşın ürünü olmayan, madenlerin., toplum adına, devlet tarafından işletilmesi görüşünde olanlarla, madenlerin, özel mülkiyet konusu olması gerektiği ve kişilerin madenler üzerinde de tasarrufta bulunması gerektiğini savunanlar arasındaki mücadele Cumhuriyet Dönemi boyunca devam etmiştir. Günümüzde de bu mücadele siyasi iktidarlarca hala sürdürülmektedir,
ÖZ : Bu çalışma, Alaköprü - Ilısu kuvvet, tüneli, boyunca bulunan kaya birimlerinin, .kaya kütle kalitesinin saptanması ve en. uygun. destek sisteminin bulunmasını içermektedir. Tünel güzergahı üzerindeki başlıca kaya birimleri mam ve kireçtaşlarıdır. Kireçtaşı birimleri blok şeklinde, olup ofiyolitli -melanj içinde bulunurlar. Önerilen tünel güzergahı üzerindeki kaya kütlelerinin kalitesi ve en. uygun destek sisteminin tayininde RSR (Rock Structure Rating) sınıflaması kullanılmıştır. Kuvvet tünel güzergahında bulunan manı, kireçtaşı ve ofiyolitik-melanjın matriksine ait RSR değerleri farklı bulunmuş ve buradan gerekli iksa sistemleri önerilmiştir. RSR kavramı kaya tünellerindeki çelik kafes desteği seçiminde faydalı metottur.
ÖZ : 1960`ların sonunda hızla gelişen levha, tektoniği kavramı ada yaylarının anlaşılmasını olanaklı kılmıştır. Bu tarihten önce, konuyla ilgili kavramlar yavaş yerleşmiş, özellikle Amerika Birleşik. Devletlerinde karşıt görüşlü yerbilim anlayışı tarafından engellenmiştir.. Ada yaylarının volkanik kuşakları,, y itilen levhaların yaklaşık 100 km üstünde oluşurlar,. Yakınsayan levha sınırları zamana bağlı olarak karmaşık bir şekilde gelişirler ve büyük ölçüde uzunlukları, boyunca, değişirler. Depremsellik, daldıklarından daha dik bir- şekilde batan ve ilerleyen üst levhalar tarafından ezilen dilimlerin yörüngelerini değil ama durumlarını belirler. Yitim, içi duraylı bir levhanın belli bir zamanda yalnızca bir kenarının altında meydana gelir. Yüzeysel bir eklenir kamanın arkasındaki, ezilen, levhadaki egemen rejim, çarpışmanın olduğu, yer hariç yayımlıdır. Yay ardı havzası litosferi, uzayan ve kendi kavislerini arttıran, göçen ada yaylarının arkasında -veya onlar` tarafından oluşturulur. Bir çarpışma iki aktif yayı karşılaştırır.. Bu durumda, araya gelen litosfer,» ya her ikisinin.,, ya da bir aktif kenarın yahut bir pasif kenarın altında batar. Gene! olarak her tip çarpışmayı, kümenin dışındaki yeni bir hendek (trench) den gelen hafif kabuğun bileşik kütlesinin altındaki yeni yitimin kırılması izler,, Buna karşılık, yeni. bir yitim sistemi yaygın, olarak çarpışma, ürünüdür,. Yay ardı havzası kabuğunun bir şeridi bir çok durumlarda, yeni hendeğin önünde kümeye, bağlanmak üzere ayrılır ve ön kenarı kendi altında doldurulan melanj olarak, yükseltilen,, bir yay Önü havzası için. temele dönüşür. Hendeklerdeki çökelme hakim, bir şekilde uzunlamasınadır ve uzak kaynaklardan, olabilir« Eklenir kamalar dinamiktir, bu kamalar tektonik eklenmelerle her- iki uçta `ve dipte oluşan kalınlaşmalarla ve ileriye doğru, gravite .almalarıyla oluşan incelemelerle meydana gelirler; melanj ise büyük ölçüde, tektonik üst üste gelmeler ve akıntı sürüklenmeleri şeklindeki zıt işlemlerin ürünüdür, denizaltı kaymalarıyla ilgili değildir. Yüksek basınç metamorfik kayaları, üst üste levhaların önündeki kamalar içinde değil, bu levhaların altında oluşurlar. Yay magmaları, litosferin, gelişen bileşimi ile uyumlu olarak, değişen ve litosfer içinde yükselen malzemeleri çokça birleştirir,. Yay kabuğu, intrüzif kayalar ve termal genişlemelerle jeantiklinal şeklinde kabarır.. Denizaltı ada yayı volkanik, kayaları deniz suyu ile olan hidrotennal reaksiyon sonucunda sodyum zenginleşmesi ve kalsiyum tükenmesi nedeniyle geniş ölçüde, spilitleşirler. Olgunlaşmış ada. yaylarının, alt kabuğu, mafik, ortaç ve felsik-orta bileşimindeki granülit fasiyesi kayalarından ibarettir. Mohorovicic süreksizliği başlıca ultramafik bileşiminde çok miktardaki kayaların kristalleşmelerinin yüzeysel limitini temsil eden bir yapıcı sınırdır.
ÖZ: 1990 yılı, Jeoloji Mühendisliği açısından sempozyum ve kongreler yılı olmuş ve çeşitli kuruluşlar tarafından, değişik tarihlerde ulusal ve uluslararası toplantılar düzenlenmiştir. Bu toplantılarda meslektaşlarımız tarafından, sunulan yüzlerce sözlü bildiri, Jeoloji Mühendislerinin sosyal etkinliklerinin yanı sıra, bilimsel etkinliklerinin de ne denli güçlü olduğunun, açık. bir kanıtı olup, kıvanç vericidir. Özellikle, bazı Mühendis Odalarının ve kuruluşlarının yıllardır bilimsel toplantı düzenleme olanağı bulamamış olmaları. Jeoloji Mühendisleri topluluğunun bilimsel ve teknik güçlülüğünün değerini daha da arttırmaktadır. Bu yazıda, 1990 Yılında düzenlenen sempozyum ve kongrelere ilişkin kısa bilgiler sunulacaktır.